🐼 Aile Ile Ilgili Vaaz Diyanet

Personelimiz Tanıtım ve Tarihçe. Müftülük Hizmetleri. İlçe Müftülüklerimiz. CİMER. Site Haritası. İletişim. Hüyük Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Mehmet Kendir Kurbanını Türkiye Diyanet Vakfına Bağışladı. "O'nun gibi Yaşamak" adlı bilgi yarışması ve Vaazhazırlanırken ve vaaz ederken şu esaslara uyulur: a. Yapılan program ve tespit edilen konu ile ilgili ayet, hadis ve diğer bilgiler toplanır, konuşma süresi de dikkate alınarak bir plan hazırlanır ve konu bu plana göre işlenir, b. Vaaz, Aile geniş veya dar diye nitelendirilmeyecek kadar tam, engin ve zengin bir bütünlüktür. Anne-baba, dede-nene, evlat-torun, akraba komşu bu bütünlüğün olmazsa olmaz unsurlarıdır. Aile, kişiliğimizin, inancımızın ve yaşam tarzımızın şekillendiği bir eğitim yuvasıdır. “Aile olmak”, Rabbimizin beyanıyla “birbirine elbise olmaktır.” (Bakara, 2/187) AileToplumun Çekirdeğidir: Aileler birleşerek toplumları meydana getirir. Bu çekirdek topluluk her çeşit faziletin kaynağıdır. Sağlıklı nesiller bu yuvada yetişir. Çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini de ahlâk ve terbiyesini de önce buradan alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. SağlıkBakanı Fahrettin Koca, hekimleri hedef gösteren imama ilişkin olarak, "Konya’daki imam hakkında gereğinin yapıldığı konusunda şüphe duyarsak biz devreye gireriz" açıklamasını yaptı. “Olayı duyar duymaz hemen Diyanet İşleri Başkanı’nı aradım. Hac’da, Arafat nasipetsin. Not: Bu Vaaz İdris Yavuzyiğit Tarafından; A.Özmen, M. Eser, M. Şükrü Kılıç, R. Toraman, “Evlilik Ve Aile Hukuku” İsimli Vaaz, Küçükçekmece. Müftüsü H.Yusuf Gül “İslam'da Evlilik Ve. Ailenin Kurulması”, Lütfi Şentürk “Aile Terbiyesinde Bilinmesi Gereken Rüyadabulgurun içinde taş görmek tabiri Rüyada bulgurun içinde taş görmek neşeli ve bol kahkahalı günler geçirileceğine, kendisini çok iyi hissettirecek, hayatta yalnız kalacağı için Yaztatili döneminde açılan yaz Kur’an kurslarımız öğrencilerimizin katılımı ile devam ediyor. MALTEPE CAMİİ’NDE 14.07.2022. İl Müftümüz Dr.Hasan ÇINAR, cuma namazı öncesinde Maltepe Camii’nde vaaz verdi. Vaaz öncesinde camide bulunan yaz Kur’an kursu öğrencileri ile sohbet ederek Diyanet İşleri Başkan MÜFTÜLÜKLERİNGÖREVLERİ ŞUNLARDIR. a) İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, ibadet yerlerini ve dini müesseseleri yönetmek ve din görevlilerinin hizmetlerini düzenleyip denetlemek. b) Din konusunda her türlü vasıtadan yararlanarak vatandaşları aydınlatmak, vaaz ve irşat faaliyetlerinde Diyanetİşleri Başkanlığı, Konya'nın Selçuklu ilçesinde bulunan Kayalar Camisi’nde görev yapan imamın bugün cuma hutbesinde sağlık çalışanlarına yönelik sarf ettiği MUHAMMED(SAV) CAMİMİZDE YIL SONU HATİM MERASİMİ VE ANNELER GÜNÜ COŞKUSU. Paris Din Hizmetleri Müşavirliğine bağlı DİTİB Cergy-Pontoise Sultanahmet Camiinde Kur’an-ı Kerim ve dini bilgiler derslerine katılan öğrenciler için anneler günü ve yıl sonu hatim merasimi düzenlendi. Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. İzzet MADDE40 - (1) Başimam-hatip, uzman imam-hatip ve imam-hatiplerin ortak görevleri şunlardır: a) Camilerde vakit namazları ile cuma, bayram ve teravih namazlarını kıldırmak. b) Cuma ve bayram hutbelerini zamanında ve usulüne uygun olarak okumak, gerektiğinde hutbe hazırlamak, hutbe yazma ve okuma konusunda çalışmalar yapmak. 63KPb28. Güncelİmamlar doğum kontrolü hakkında vaaz verecekBirleşmiş Milletler yetkilileri, imamların cemaate, aile planlaması, üreme sağlığı ve gençlere cinsel eğitimi anlatması için program teklif etti. Diyanet İşleri Başkanlığı öneriyi olumlu bulduAbone OlBirleşmiş Milletler yetkilileri, imamların cemaate, aile planlaması, üreme sağlığı ve gençlere cinsel eğitimi anlatması için program teklif etti. Diyanet İşleri Başkanlığı öneriyi olumlu buldu. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu UNFPA, kadına karşı şiddetin önlenmesi, aile planlaması ve cinsellik konusunda geniş halk kitlelerine ulaşmak için "imamlardan" destek alacak. Nüfus Fonu, daha önce birçok İslam ülkesinde gerçekleştirdiği 'İmam Eğitimi'ni Türkiye'de de uygulamak istiyor. BM yetkilileri, imamların cemaate "üreme sağlığı, aile içi şiddetin önlenmesi ve gençlere cinsel eğitim" verilmesini içeren bir program önerdi. Diyanet öneriyi olumlu karşıladı. Önümüzdeki günlerde Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile BM yetkilileri biraraya gelerek konunun ayrıntılarını görüşecek. HADİSLERLE DESTEKLENECEK Nüfus Fonu temsilcileri, özellikle feodal bağların güçlü olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde, halka ulaşmanın imamlar aracılığı ile daha kolay olacağını düşünüyor. Türkiye'de, çok çocuklu ailelerin "Allah rızkını verir" anlayışıyla hareket ettiğini belirten yetkililer, "Gerek Kur'an'daki bazı ayetlerde gerekse Hz. Muhammed'in hadislerinde İslam'da kadının yeri ve sağlıkla ilgili çok önemli mesajlar var. Din adamları bu mesajları ön plana çıkarabilir" dediler. "İslam'da Aile Planlaması" kitabı hazırlayan BM uzmanları, kadına şiddet uygulamanın günah olduğunu, fazla çocuğun kadına zarar verdiğini vurguluyor. İmamların vaazlarında doğum kontrolünü anlatmasıyla Türkiye'deki tabunun yıkılması hedefleniyor. Eğitim kitabından seçmelerHz. Muhammed'in hadislerinden yola çıkarak hazırlanan kitapta, kadının emzirme döneminde hamile kalmasının zararlı olacağı belirtilerek, loğusa döneminde çocuk yapmanın zararları anlatılıyor ve Kuran'da hamileliği önlemeyi yasaklayan herhangi bir hüküm bulunmadığı belirtiliyor. Kadın-erkek eşitliğine şöyle dikkat çekiliyor "Evlilik merhamet ve aşktan doğar. Erkek, kadını aşkla sevmeli ve merhametli davranmalı. Şiddet uygulamamalı, şefkat göstermeli." Hz. Muhammed'in "Kız çocuğunuz oldu diye üzülmeyin. Kız-erkek eşittir" hadisi hatırlatılarak, kız çocuklarına eşit davranılması gerektiği belirtiliyor. Sabahi̇mamlar doğum kontrolü hakkında vaaz verecekBu haberler de ilginizi çekebilir Düğün Adabı Vaazıİçindekiler1 Düğün Adabı Hz Ali ve Fatıma’nın Düğün Evlilik Dünürlük Dua ve güzel temennide Düğün Harcamalarda ölçülü Gençlere destek Helal dairesinde Düğün yemeğinin Düğün yapan çifte hayır duada bulunmak Düğün adabı vaazı İslama göre düğünlerimiz nasıl olmalıdır, sünnete uygun evlilik merasimi ne şekilde icra edilir? Bu konuların hepsi düğün adabı vaazı içinde anlatılıyor. Hz Ali ve Fatıma’nın Düğünü Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicretlerinin ikinci yılında, Bedir Savaşı’ndan kısa bir müddet sonra sevgili kızı Fâtıma’yla, amcasının oğlu Ali’yi evlendirdi. Fâtıma o günlerde yaklaşık on altı veya on sekiz yaşında idi. Düğün hazırlıklarına başlandı. Resûl-i Ekrem, Hz. Âişe ve Hz. Ümmü Seleme’yi yanına çağırarak onlardan kızı Fâtıma’yı gelin olarak hazırlayıp Ali’nin odasına götürmelerini istedi. Bunun üzerine onlar, Hz. Ali’nin odasına gittiler. Mekke ile Mina arasında bir yer olan Bathâ taraflarından getirilen yumuşak toprağı odaya yaydılar. Düğün hazırlıklarının devamını bu iki annemiz şöyle anlatıyor “Sonra ellerimizle iki yastık doldurduk ve yumuşak olması için de yastıkları kabarttık. Daha sonra düğün ikramı olarak misafirlere kuru hurma ve kuru üzüm ile şerbet ikram ettik. Sonra üstüne elbise atılacak ve su kabı asılacak bir ağaç parçasını getirip odanın bir kenarına koyduk.” O gün Hz. Fâtıma’nın çeyizi de, bir parça kadife, su tulumu ve içi güzel kokulu ızhır otuyla doldurulmuş bir yastıktan ibaretti.[1] Hz. Fâtıma’nın düğünü sade ve mutevazı bir düğündü. Mehri, çeyizi, düğün yemeği sade idi. Düğün merasimi de sade idi. Buna karşın Peygamber kızının düğününe şahit olan Hz. Âişe ve Ümmü Seleme validelerimiz, “Biz, Fâtıma’nın düğününden daha güzel bir düğün görmedik.” demişlerdi.[2] Toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık gösteren birtakım merasimlerle gerçekleştirilse de evlilik, insanların hayatındaki en önemli günlerden ve dönüm noktalarından biridir. Kurulacak aile birliğinin gizlilik içinde değil, açıkça ve meşru biçimde gerçekleştiğini ilân etmek bakımından büyük öneme sahip olan düğün merasimi, tarih boyunca insanlar tarafından önemsenmiş ve en güzel şekilde icra edilmeye çalışılmıştır. Düğün Merasimleri İlâhî vahyin geldiği dönemde de insanlar evlilik merasimlerini kendi kültürlerine göre gerçekleştiriyorlardı. O günün câhilî anlayışına göre düğünlerde içki içmek, kadın-erkek fütursuzca eğlenmek çok yaygındı. Hatta Hz. Peygamber de risâletle görevlendirilmeden önce geceleyin Mekke’de böyle bir düğüne katılmayı düşünmüş, ancak müzik sesini işitecek kadar evlere yaklaştığında uyuyakalmış, böylece Allah Teâlâ onu korumuştu.[3] Efendimiz de sav evliliklerin bir şenlik havasında, sevinç içinde yapılmasını istemiş, insanların def çalıp şarkı söylemelerine, ziyafet vermelerine, şeker, hurma ve meyve gibi şeylerin damat ve gelinin üzerine serpilmesi şeklindeki eğlence şekillerine müsamaha göstermiştir. Hatta bu konularda ihmalkâr davrananları uyararak düğünün gereğinin yapılmasını teşvik etmiştir. Ancak câhiliye kültüründen kaynaklanan yanlış âdetleri kaldırmıştır. Düğünlerde içki içilmesi, eğlencede aşırıya gidilmesi, kadın ve erkeklerin birbirlerine karşı mahremiyet sınırlarını aşan tavır ve davranışlar içinde bulunması Peygamberimiz tarafından yasaklanmıştır. Evlilik kararı Evlilik, evlenmeye aday iki kişinin birbirini görüp karar verme aşamasından itibaren başlar. Peygamber Efendimiz kurulacak aile yuvasında evlenecek tarafların birbirlerini görmeleri, birbirlerini tanımaları ve birbirlerinden razı olmaları gerektiğini belirtir ve bunun evliliğin mutluluğuna ve devamına vesile olacağını anlatırdı. Üstün zeka ve kabiliyetleri ile bilinen Mugîre b. Şu’be kendi evlenme öyküsünü şöyle anlatır “Bir gün Resûlullah’ın yanına gelerek evlenmek istediğimi ona söyledim. Bana, Git de evlenmek istediğin kıza bak. Çünkü onu görmen, uyum sağlamanız ve evliliğin devamı için daha uygundur.’buyurdu. Bunun üzerine ensardan olan kızın anne ve babasının yanına gittim ve kızlarına talip oldum. Peygamber Efendimizin tavsiyesini onlara söyledim. Bana öyle geliyor ki, anne ve babası kızlarını görme teklifimi hoş karşılamadılar. Fakat bu arada talip olduğum kız, kendisiyle ilgili konuşmaları işitti ve bana hitaben, Eğer Resûlullah senin bakmanı emretmişse bakabilirsin. Aksi takdirde, senden rica ediyorum böyle bir şey yapma.’ dedi. O da bu durumdan endişelenmiş gibiydi. Ben de onu gördüm ve ardından kendisiyle evlendim.”[4] Allah Resûlü aynı şekilde başka sahâbîlerine de tavsiyede bulunmuş, evlenecek kişilerin birbirlerini görüp beğenmelerini teşvik etmişti. Bu hadisten hareketle, evlenecek kişilerin belirli ölçüler içinde birbirleriyle konuşup, bazı konuları müzakere edebilecekleri sonucu çıkarılabilir. Çünkü evlenecek kişilerin önceden konuşmaları ve birbirlerini dinlemeleri, aile yuvasının selâmeti bakımından faydalı olacaktır. Dünürlük adabı Kız istenirken riayet edilmesi gereken bir dünürlük âdâbının da olması icap eder. Câhiliye döneminde bu hususta rekabet anlayışı vardı. Evlenme teklifi yapılan bir kadına başkaları da talip olabiliyordu. Peygamber Efendimiz, bu davranışın uygun olmadığını ve bir kadına aynı anda iki kişinin dünür olmaması gerektiğini söylemiştir. “Birinci talip vazgeçmeden veya sizin istemenize izin vermeden dünürcü olmayın.[5] buyurarak müminlerin evlilik gibi önemli bir konuda birbirlerine karşı sevgi bağlarını ve aralarındaki saygıyı muhafaza etmelerini istemiştir. Dua ve güzel temennide bulunmak Allah Resûlü sav, kız isteme merasimi esnasında, orada bulunanlara bir konuşma yapar ve konuşmasına dua ile başlardı. Sonradan “Hutbetü’l-hâce” şeklinde isimlendirilen konuşmasında şunları söylerdi “Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan yardım ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerlerinden Allah’a sığınırız. Allah’ın doğru yola ilettiği kimseyi saptıracak hiç kimse yoktur. O’nun saptırdığı kimseyi de doğru yola iletecek hiç kimse yoktur. Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına tanıklık ederim. Muhammed’in, O’nun kulu ve elçisi olduğuna da tanıklık ederim.” Hz. Peygamber bu duadan sonra, يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün.” [6] يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَث۪يرًا وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يبًا “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın meydana getirip, yeryüzünde yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.” [7] يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَد۪يدًاۙ “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin” [8] meâlindeki âyetleri okur, ardından özel olarak diyeceklerini dile getirirdi. Ülkemizde kız isteme merasimlerinde, “Allah’ın emri, Peygamber’in kavli ile” diyerek söze başlanması, bu sünneti uygulamanın tezahürüdür. Ayrıca, söz kesildiğini ifade için bir de “nişan” denilen küçük bir tören yapılır. Bu tören sırasında karşılıklı hediyeler takdim edilir, yüzükler takılır ve kimi zaman günün anlamına dair konuşmalar yapılır. Nişanlanma Bugünkü yaygın şekliyle olmasa da, nişanlanma ve “İleri bir tarihte nikâhlanıp evleneceğiz.” anlamında söz kesmenin, Hz. Peygamber sav döneminde bir ön karar ve görüşme şeklinde var olduğu görülmektedir. Asr-ı saadetteki aynı muhtevayı içeren uygulamalar, nikâh akdi sonrası ile zifaf arasında geçen süreyi kapsamaktadır. Nitekim Hz. Peygamber, Hz. Âişe ile nişanlanmış ve bu durum üç yıl sürmüştür.[9] Nişan, evlilik gibi bir birliktelik değildir. Sadece iki tarafın birbirini tanımaları için bir fırsattır, evliliğe bir ön hazırlıktır. Nikâh akdi yapılana kadar geçen süre içinde, tarafların birbirlerini ve yeni aileyi tanıma şansı bulduğu nişan dönemi, bir anlamda evlilik vaadidir. Ancak evlilik mecburiyeti getirmeyeceği gibi, taraflara evliliğin verdiği beraber yaşama hak ve yetkisini de tanımaz. Dolayısıyla nişanlılar, mahremiyeti kaldıracak tarzda birlikte olamazlar, evliler gibi hareket edemezler. Diğer taraftan, çiftlerin, resmî nikâhlarını kıydırmadan önce, aralarındaki mahremiyeti kaldırmayı, dolayısıyla rahat hareket edebilmeyi sağlamak amacıyla dinî nikâh yapmaları zaman zaman sosyal ve ahlâkî sakıncaları beraberinde getirebilmektedir. Düğün zamanı Evlenmek için özellikle tavsiye edilen ya da yasaklanan herhangi bir gün yoktur. Uygun olan herhangi bir zaman dilimi seçilebilir. Hz. Âişe ra kendisinin Peygamber Efendimizle Şevval ayında evlendiğini ifade etmiş ve yakını olan kadınlara da Şevval ayında evlenmelerini tavsiye etmiştir.[10] Ayrıca Allah Resûlü, Ümmü Seleme validemizle de Şevval ayında evlenmiştir.[11] Bu evliliklerin, bugün olduğu gibi o günün toplumunda da yaygın bir kanaat olan, “İki bayram arasında —yani Şevval ayında— nikâh kıyılmaz.” şeklindeki bâtıl anlayışı değiştirmeğe yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Süslenme İslâm öncesi Hicaz kültüründe gelini süsleyerek düğüne hazırlayan ve bu konuda mahir olan hanımlar vardı. Aynı zamanda damat ve gelinin zifaf öncesinde evlilik hayatına dair bilgilendirilmesi için danışmanlık görevi üstlenen kimseler de bulunmaktaydı. Kültürümüzde hâlen yaşatılan ve hanım için “gelin yengesi”, erkek için ise “sağdıç” ismi verilen bu gelenek, evli olan yakınlar tarafından sürdürülmektedir. Bütün bunlar, dinin ve ahlâkın öngördüğü bir aile yuvasının kurulması ve bilhassa evlilikle ilgili helâl ve haram gibi hususların öğretilmesi konusunda yol gösterici ve öğretici uygulama biçimleri olarak kabul edilebilir. Nitekim Hz. Ali ile evlendiğinde Hz. Fâtıma’ya da Esmâ bnt. Umeys’in yengelik yaptığı düşünülürse,[12] bu uygulamayı sünnetin bir yansıması olarak görebiliriz. Kaynaklarda Peygamber Efendimizin evlilikleri sırasında annelerimizin o günün âdetlerine göre süslendikleri nakledilmektedir. Örneğin, Peygamberimizin ilk eşi Hz. Hatice’nin saçını tarayıp onu süsleyen hanım Ümmü Züfer’dir.[13] Hz. Âişe’yi ise annesi, ensardan bazı hanımlarla birlikte onun kıyafetine çekidüzen verip süsleyerek Resûlullah’ın yanına getirmiştir. Düğün günü Hz. Safiyye’yi süsleyen ise, Enes’in annesi Ümmü Süleym bnt. Milhan’dır.[14] Hicaz bölgesindeki geleneğe göre, bir gelin odası döşenerek özel bir divan süslenir, damat adayı da güzel giyinip kokular sürerek düğüne hazırlanırdı. Harcamalarda ölçülü olmak Dinimiz, hayatın her alanında gereksiz harcamada bulunmayı yasaklamıştır.[15] يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ خُذُوا ز۪ينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُواۚ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَ۟ Yeni kurulacak aile yuvası için yapılan harcamalarda da israftan kaçınılmalıdır. Ülkemizde düğün hazırlıklarında sıkça görülen çeyiz, takı ve ev eşyaları gibi tedarikler için bazen gereğinden fazla yapılan harcamalar, daha başlangıçta mutluluğu zedelemekte, aileyi maddî açıdan sıkıntıya sokmaktadır. Uzunca bir süre düğün borcu ödeyen yeni evliler, birlikteliklerine minnet altında başlamakta ve maddî kaygılar yüzünden aradıkları huzuru yakalayamamaktadırlar. Bu sebeple Sevgili Peygamberimiz, إِنَّ أَعْظَمَ النِّكَاحِ بَرَكَةً أَيْسَرُهُ مُؤْنَةً “En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır.” [16] ve خَيْرُ النِّكَاحِ أَيْسَرُهُ “Nikâhın en hayırlısı, en kolay olanıdır.” [17] buyurmuşlardır. Düğün masraflarında kolaylık göstermek ve şartları zorlamamak, evlenmek isteyen gençlerin önünü açacak ve imkânı kısıtlı olanların evlenmeye yönelik gayretlerini artıracaktır. Unutulmamalıdır ki Rabbimiz, وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِح۪ينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَٓائِكُمْۜ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَٓاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ “Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” [18] buyurmaktadır. Gençlere destek olmak Yardımlaşmayı ve insanların ihtiyacını gidermeyi tavsiye eden Peygamber Efendimiz sav maddî imkânsızlıktan dolayı evlenemediğini söyleyenlere yardımcı olup evlenmelerini sağlamıştır. Bir gün yeğenlerinden Abdülmuttalib b. Rebîa ile Fadl b. Abbâs Resûlullah’a evlenmek istediklerini fakat mehir verebilecek bir şeyleri olmadığını söylerler. Zekât memuru olarak görevlendirilmelerini ve buradan elde ettikleri gelir ile evlenmek istediklerini belirtirler. Ancak Hz. Peygamber bu isteklerini kabul etmez, kendi özel gelirinden mehir masrafı vererek yeğenlerine yardımcı olur.[19] Tarihte evlendirmek amacıyla kurulan vakıflar ve bu konuda çaba gösteren birçok iyi niyetli insan, Resûlullah’ı örnek almışlardır. Evlenmek isteyip de maddî imkânsızlıktan dolayı evlenemeyenlere yardımcı olmak, güzel ve mutlu ailelerin, dolayısıyla da huzurlu bir toplumun oluşmasına destek vermek, aslında Efendimizin yolundan gitmek isteyenlere güzel bir imkândır. Helal dairesinde eğlenmek Düğün denilince oyun ve eğlence akla gelmektedir. Bu eğlence vasıtasıyla, hem evliliğin neşe ve mutluluk içinde karşılanması hem de kıyılan nikâhı herkesin duyması sağlanır, yani evlilik alenîleşir. Resûlullah Efendimiz, “Haram olan ilişki ile helâl olan nikâh arasındaki ayırıcı özellik, def çalmak ve şarkı söylemek suretiyle duyurmaktır.” [20] ve أَعْلِنُوا هَذَا النِّكَاحَ وَاجْعَلُوهُ فِى الْمَسَاجِدِ وَاضْرِبُوا عَلَيْهِ بِالدُّفُوفِ “Bu nikâhı ilân edin, onu topluma açık olan mescitlerde yapın ve onda def çalın.” [21] ifadeleriyle düğünde helâl daireyi aşmayacak şekilde eğlenmeye teşvik etmişlerdir. Bu ifadelerden, düğünlerin topluma açık mekânlarda yapılması ve düğün esnasında iki insanın evlendiğine dair herkesi haberdar ederek eğlenmenin, evliliğe meşruiyet kazandıracağı anlaşılmaktadır. Peygamber Efendimiz sav hicretten sonra Medine’de ilk vefat eden Ebû Ümâme Es’ad b. Zürâre’nin kendisine emanet ettiği kızlarından Fâriğa’yı, Nübeyt b. Câbir ile evlendirmiştir. Düğün sırasında Hz. Âişe’ye, Medineli Müslümanların eğlenceyi sevdiğini söyleyerek, şarkı söyleyecek bir kadın gönderilip gönderilmediğini sormuştur.[22] Hanımları eğlendirmek üzere böyle bir hazırlığın yapılmadığını öğrenince, güzel şarkı söyleyen Zeyneb’in hemen düğün evine gönderilmesini istemiştir.[23] Peygamberimizin bu tavsiyelerinden, düğünün saadet ve umudu ifade edecek tarzda güler yüzle icra edilmesini arzuladığı açıktır. Düğünler yas, ağıt ve keder toplantıları değildir. Ancak Resûl-i Ekrem’in her konuda olduğu gibi düğün eğlencelerinde de nezih, dengeli ve Allah’ın sınırlarına saygılı davranmayı emrettiğini söyleyebiliriz. Düğün yemeğinin önemi Düğün şenliğinin vazgeçilmez bir parçası da velîme, yani düğün yemeğidir. Peygamber Efendimiz evliliklerinde davetlilere yemek ikramında bulunmuş, ashâbına da, الْوَلِيمَةُ أَوَّلَ يَوْمٍ حَقٌّ وَالثَّانِى مَعْرُوفٌ وَالثَّالِثُ رِيَاءٌ وَسُمْعَةٌ “İlk gün velîme düğün yemeği vermek yerinde ve olması gereken bir iştir. İkinci gün vermek âdettendir. Üçüncü gün vermek ise riya ve gösteriştir.” [24] buyurarak düğün yemeği vermelerini tavsiye etmiştir. Henüz yeni evlenmiş olan Abdurrrahman b. Avf’a, “Bir koyun keserek de olsa düğün yemeği ver!” [25] buyurarak mütevazı bir daveti ihmal etmemek gerektiğine işaret etmiştir. Diğer taraftan bir Müslüman’ın, davet edildiği velîmeye katılarak düğün sahibi kardeşinin gönlünü kazanması, Peygamber ahlâkındandır. Nitekim Hz. Peygamber, فُكُّوا الْعَانِىَ ، وَأَجِيبُوا الدَّاعِىَ ، وَعُودُوا الْمَرِيضَ “Esiri özgürlüğüne kavuşturun, davet edene icabet edin, hastayı ziyaret edin.” [26] buyurmuştur. Ayrıca ikram için insanların maddî durumlarına göre sınıflanmaması gerektiğine dikkat çekerek, zenginlerin davet edilip fakirlerin unutulduğu düğün yemeğini de en kötü yemek olarak tanımlamıştır.[27] Peygamber Efendimizin kendi düğünlerinde davetlilere ikram etmiş olduğu yemekler, düğünün yapıldığı gün ve ortama göre değişmiş, bazen hurma, yağ ve kavuttan yapılan bir tür yemek hays; bazen arpa unundan yapılmış bir yemek; bazen de et ve ekmek olmuştur. Bir başka sahâbînin düğün davetinde ise tevr denilen hurma şırası dağıtılmıştır. Düğün yapan çifte hayır duada bulunmak İslâm öncesi Arap toplumunda, yeni evlileri tebrik ederken bir an evvel zenginleşmeleri ve çoluk çocuğa karışmaları temennisinde bulunmak âdet idi. Peygamber Efendimiz böyle maddî dilekler yerine, eşler arasında geçim ve bereket için dualar edilmesini, بَارَكَ اللَّهُ لَهَا فِيكَ وَبَارَكَ لَكَ فِيهَا “Allah ona seni, sana da onu mübarek eylesin!” [28] denmesini istemiştir. Kendileri de Abdurrahman b. Avf’ın ra evlendiğini öğrenince ona, فَبَارَكَ اللَّهُ لَكَ “Öyleyse, Allah senin için bu düğünü mübarek etsin!” buyurmuşlardır.[29] Günümüzde yeni evlenen çiftlere söylenen, “Allah mübarek etsin!”, “Hayırlı olsun!”, “Allah bir yastıkta kocatsın!”cümleleri, sünnetin kültürümüzdeki yansımaları olarak aynı mânâyı içermektedir. Bir yönüyle ibadet, bir yönüyle de eğlence olan nikâh merasimlerinin uygulama şekilleri toplumlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Her toplum bu merasimleri kendi geleneksel yapısına uygun bir şekilde yapar. Ancak evlilik merasimlerinde, dinin uygun görmediği aşırı davranışlardan ve mahremiyet sınırlarının bulunmadığı ölçüsüz eğlencelerden uzak durulması gerektiği gibi bu merasimlerin, düğün havasının olmadığı bir matem törenine dönüşmemesine de dikkat edilmelidir. Unutmamak gerekir ki düğün, evlilik gibi mukaddes bir birlikteliğin ilânıdır ve buna yakışır bir şekilde icra edilmesi gerekir. Örnek Vaazlar Dip Notlar Nesâî, Nikâh, 81. ↑ İbn Mâce, Nikâh, 24. ↑ Hâkim, Müstedrek, VII, 2715 4/245 ↑ İbn Mâce, Nikâh, 9. ↑ Buhârî, Nikâh, 46. ↑ Âl-i İmrân, 3/102. ↑ Nisâ, 4/1. ↑ Ahzâb, 33/70. ↑ Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 44. ↑ Müslim, Nikâh, 73 ↑ İbn Mâce, Nikâh, 53. ↑ Abdürrezzâk, Musannef, V, 486 ↑ İbn Hacer, Fethu’l-bârî, I, 328. ↑ İbn Hişâm, Sîret, IV, 311. ↑ A’râf, 7/31. ↑ İbn Hanbel, VI, 83. ↑ Ebû Dâvûd, Nikâh, 30-31. ↑ Nûr, 24/32. ↑ Ebû Dâvûd, İmâre, 19-20. ↑ Tirmizî, Nikâh, 6. ↑ Tirmizî, Nikâh, 6. ↑ Buhârî, Nikâh, 64 ↑ İbn Hacer, İsâbe, VII, 682. ↑ İbn Mâce, Nikâh, 25. ↑ Buhârî, Büyû’, 1. ↑ Buhârî, Nikâh, 72. ↑ Buhârî, Nikâh,73. ↑ İbn Hanbel, I, 202. ↑ Müslim, Nikâh, 79. ↑

aile ile ilgili vaaz diyanet