🦐 Destan Yazan Kahramanlar Ile Ilgili Şiirler
Kahramanlar hep sevilir, İyilik yap insanları sevindir, Kahramanlık herkesin isteğidir.. Yazan:İbrahim YALAVAÇ 15 Temmuz İle İlgili Şiirler;
Orhon Yazıtları ile ilgili Türkiye'de ilk yayın Necip Asım tarafından yapılmıştır. · N. Asım, Orhun Abideleri , İst. 1340 (1924) Bu eser, Radloff ve Thomsen'in eserlerinden faydalanılarak hazırlanmış, bu gün için yalnızca tarihî değeri olan bir çalışmadır.
Şiirlerderin duygular. Baba ile ilgili sözler. yazan LEVIS-501 2022-01-17 21:03:43. Konular: 42 müzik aletleri, müzik ile ilgili her şey. mp3 sunumu
Destanile ilgili şiirler "kayıt tarihine" göre listelenmektedir. Şiirlerin "Destan" ile ilgili alakalı olup olmadıkları sistem tarafından otomatik belirlenip içinde aradığından konu dışı bazı şiirler listelenebilir. Destan ile ilgili " 1275 " şiir aşağıdadır. 15 temmuz şehitler destanı armağan olsun. ismail karaosmanoğlu.
Rahmet sana Koca Seyit rahmet isimsiz kahramanlar Görevi biz devir aldık rahat uyuyun vatan için yatanlar. Bir destan yazdınız siz Çanakkale geçilmez Öyle bir destanki bu tarihtende silinmez Sen yedi düvele bedelsin ey Türk oğlu Türk Çünkü senin atandır Mustafa Kemal ATATÜRK. Mehmet Büyükdere —-CAN ÇAnAKKALE
Lys edebiyat islamiyet öncesi türk edebiyatı ve islami eserler testlerini çözerek konuyu daha iyi kavrayabilirler.
MehmetAkif Ersoy. Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile. Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile. Kaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir. Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir. Varsa şayet söyleyin bir parçık insafınız. Böyle kansızmıydı haşa kahraman eslafınız. ..
Destandan halk hikayeciliğine geçiş ürünüdür.15.yy sonu ile 16.yy başlarında yazılmış kim tarafından yazıldığı belli değildir.Eser 12 hikayeden oluşur.Anlatımda nazım ve nesir karışıktır.Destan ve masal özellikleri görülür.İslamiyet öncesi devrin hayat tarzını anlattığı halde içerisinde islami özelliklerde görülür.Eserin arı ve duru bir Türkçesi vardır.
Bukadar okudum, bu kadar öykü ya da destan duydum, aşkın yolu asla düz gitmiyor. William Shakespeare. Filozof Sözleri. 03 Mart 2016 Perşembe 18:04. Bu kadar, Okumak, Öykü, Destan, Duymak, Aşkın, Yolu, Asla, Düz, Gitmiyor. Biz deli rüzgârların deli dalgaların adamıyız. Sevdik mi destan; kızdım mı katliam oluruz.
Manzum Nedir, ile ilgili tüm detaylar yazımızda sizlere anlatılmaktadır. Ayrıca Manzum eser örneğine de göz atabilirsiniz. Hikayeler şiirler şeklinde yazılan eserler Manzum denilmektedir. Didaktik şiir özelliği görülen manzum hikayelerde olay, yer, zaman ve kişiler gibi tüm özellikler görülmektedir. Manzum nedir
15 Temmuz ile ilgili şiirler kısa duygusal 2 kıtalık 15 Temmuz anma şiirleri. 0. Bir gecede destan yazan milletim Düşünmez sonunu, der : Allah kerim Adsız kahramanlar yine sahnede
Vatansevgisiyle ilgili ezberlediğiniz şiiri vurgu ve tonlamaya dikkat ederek okuyunuz. Aşağıdaki butona tıklayarak vatan sevgisi ile ilgili şiirlere ulaşabilirsiniz. Vatan Sevgisi – Yurt Sevgisi ile İlgili Şiirler. Atamızdan bize yadigar, Anadolu’nu adı bizde var. Göz dikenler dersini aldılar, Vatan bir bayrak bir sevilir.
IryiK. Deneme, Eleştiri, Gezi yazısı, Haber Yazısı, Hatıra, anı, Makale, Mektup, Roman, Sohbet, söyleşi, Tartışma, Biyografi, Fıkra, köşe yazısı, Günlük, Halk Hikayeleri, Hikaye, öykü, Masal, Mesnevi, Röportaj, Sunum, Tiyatro, Destan, düz yazı türleri, edebi türler. NESİR-DÜZ YAZI TÜRLERİ KOLAY ERİŞİMİ Deneme, Eleştiri, Gezi yazısı, Haber Yazısı Hatıra anı, Makale, Mektup, Roman Sohbet söyleşi, Tartışma, Biyografi Fıkra köşe yazısı, Günlük, Halk Hikayeleri Hikaye öykü, Masal, Mesnevi, Röportaj Sunum, Tiyatro, Destan NESİR - DÜZ YAZI TÜRLERİ, DESTAN, DESTANLAR Tanımı Bütün bir toplumu derinden etkilemiş savaş, göç ve doğal afet gibi önemli olaylar sonucu ortaya çıkmış olağanüstülüklerle süslü uzun manzum öykülere destan denir. DESTANLARIN ÖZELLİKLERİ a. Destanlar konularını gerçek olaylardan alır. Fakat bu olaylar zamanla olağanüstü özellikler alır. b. Destanlar halk arasında nesilden nesile aktarılırken kendiliğinden oluşan hikayelerdir. c. Destanlar toplumun yaşayışı, dini, dili, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi verir. d. Destanlar nazım biçiminde dörtlükler halinde yazılır. e. Destanlar savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin yaşamları konularında yazılır. f. Destandaki kişiler kral, han, hakan...vb. seçkin kişilerdir. g. Destanlar toplumun ortak görüşlerini yansıtırlar. h. Genellikle 8’li ve 11’li hece ölçüsü ile yazılır. k. Genellikle yarım kafiye kullanılır. Kafiye düzeni şöyledir baba-ccca-ddda-eeea DESTAN ÇEŞİTLERİ Destanlar iki çeşittir a. Doğal Destan Halk arasında nesilden nesile yayılarak kendiliğinden oluşmuş olan destanlardır. Yapma Destanlara Örnekler * Türklerin Oğuz Kağan Destanı, Türeyiş Destanı; * İranlıların Şehname; * Yunanlıların İlyada ve Odysseia b. Yapma DestanBazı şair ve yazarlar kendi milletlerinin tarihinden çıkmış olaylara kendi duygu ve düşüncelerini de katarak yazmış olduğu destanlara yapma destan denir. Yapma Destanlara Örnekler * Yazıcıoğlu Ali à Şelçukname, * Fazıl Hüsnü DağlarcaàÜç Şehitler Destanı, * Mehmet Akif à Çanakkale Destanı, * Kayıkçı Kul Mustafa à Genç Osman Destanı * Dante à İlahi Komedya İtalya * Tasso à Kurtarılmış Kudüs İtalya * Milton à Kaybolmuş Cennet İngiliz * Aristo à Çılgın Orlando İtalya * Comoens à Oslusiadas Portekiz * Vergilüs à Aeneis Latin DESTANLARIN OLUŞUM AŞAMALARI Destanlar üç aşamada oluşur a. Oluş Dönemi Çekirdek Halka mal olmuş ve halkın üzerinde derin izler bırakmış bir olay ve olayın kahramanının zamanla kuşaktan kuşağa aktarılırken değişerek birtakım olağanüstü özellikleri aldığı dönemdir. b. Yayılma DönemiOlağanüstülüklerle dolu olayların ağızdan ağza, nesilden nesile aktarıldığı dönemdir. c. Toplama-Derleme Dönemi Büyük bir halk şairinin çıkarak olayları oluş sırasına göre nazma döküp destanı ortaya çıkardığı dönemdir. TÜRK DESTANLARI KOLAY ERİŞİM ÇİZELGESİ Yaratılış destanı, Alp Er Tunga destanı, Şu destanı Oğuz Kağan destanı, Attila destanı, Ergenekon destanı Bozkurt destanı, Göç destanı, Türeyiş destanı Battal Gazi destanı, Köroğlu destanı, Satuk Buğra Han Destanı Manas Destanı, Cengiz Han Destanı Cengizname Timur Destanı, Edige Destanı, Danişmend Gazi Destanı Battal Gazi Destanı, Köroğlu Destanı, Türk Destanlarında Motifler Türk Destanları Ders Notları, Dünya Destanları Ders Notları Destanlarla ilgili tüm yazılar için tıklayınız. Tarihle ilgili tüm yazılar için tıklayınız Tarih Konuları Dünya destanları * Hint Destanı Ramayana ve Mahabarata * Yunan Destanı İlyada ve Odysseia Homeros * Latin Destanı Eneid * İran Destanı Firdevsi Şehname * Fransız Destanı Chonson de Roland * Fin Destanı Kalevela * Alman Destanı Niebelungen Lied * Rus Destanı İgor * Japon Destanı Şinto * İspanya Destanı Cid * Sümer Destanı Gılgamış Yazı Türleri ve Özellikleri A. Düz Yazı Nesir Türleri Duygu ve düşüncelerin, uyak ve ahenk olmadan cümlelerle anlatıldığı yazılardır. > Olay, düşünce fikir ve bildirme yazıları olmak üzere üçe ayrılır. 1. Olay Yazıları Bir olayın, yer ve zaman belirtilerek, kahramanların çevresinde kurgulanmasına olay yazıları denir. Olay yazılarında genellikle öyküleyici anlatım tekniğini kullanılır. Özellikle romanlarda betimleyici anlatıma da sık sık başvurulur. Masal Olağanüstü olaylarla süslü, olağanüstü kişilerin başından geçen, zaman ve yer kavramları belirli olmayan hayalî olayların anlatıldığı yazılara masal denir. > Masalda eğiticilik ve öğreticilik esastır. > Masallardaki olaylar gerçeğe uymaz. > Kahramanlar olağanüstü özelliklere sahiptir. > Masalın geçtiği yer ve zaman belirsizdir. > Masallar tekerlemeyle başlar. > Masaldaki karakterler; cinler, periler, devler ve hayvanlar olabilir. > Masalların sonunda iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. > Ulusal konulara yer verilmez, evrensel konular ve mesajlar içerir. Fabl Öykünce İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insan özelliği verilerek başlarından geçen olayların insanlara ibret dersi verecek şekilde anlatıldığı kısa yazılara fabl denir. > Sonunda ders verme amacı güden yazılardır. > Genellikle hayvanlar ve bitkiler konuşturulur. > Fabl kahramanları insanlar gibi düşünür, insanlar gibi konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. > Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop, La Fontaine ve Beydeba’dır. Örnekler » Yengeç ana, yavrusunu sürekli uyarıyormuş – Şunu böyle yapma, bunu böyle yapma! Öyle eğri büğrü yürüme, doğru dürüst yürü!.. Canına tak eden yavru yengeç, anasına şöyle demiş – Peki, sen doğru dürüst yürü önümden de ben de yürümek nasılmış öğreneyim! Hikâye Öykü Olmuş veya olabilecek olayları belli bir plan çerçevesi içinde yer ve zamana bağlı olarak anlatan yazı türüne hikâye öykü denir. > Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır. > Dar bir zaman dilimini kapsar. > Olayla ilgili yer ve zaman bellidir. > Romana göre kısa eserlerdir. > Karakter sayısı azdır. > Serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur. > Kısa soluklu eserlerdir. > Olay, başlangıçtan sonra doğru giden bir olayın bir anlık parçasıdır. Roman Toplumların ve fertlerin başından geçmiş veya geçmesi mümkün olayları geniş olarak, ayrıntılarıyla anlatan yazı türüne roman denir. > Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır. > Geniş bir zaman dilimini kapsar. > Olayla ilgili yer ve zaman bellidir. > Hikâyeye göre uzun eserlerdir. > Karakter sayısı fazladır. Hikaye ile Roman Arasındaki Farklar 1 Hikâye türü, romandan daha kısadır. 2 Hikâyede temel öge olaydır. Romanda ise temel öge karakter, yani kişidir. Hikâyeler olay üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur. 3 Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır. Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir. 4 Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz. Romandan farklı olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır. Bu yüzden hikâyelerdeki kişiler bir karakter olarak karşımıza çıkmaz. 5 Öyküde, olayın geçtiği yer çevre sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda olaylar çok olduğu için olayların geçtiği çevre de geniştir. Bu çevreler çok ayrıntılı olarak anlatılır. 6 Hikâyeler kısa olduğu için anlatım yalın, anlaşılır ve özlüdür. Romanlarda ise anlatım daha ağır ve sanatlıdır. Destan Bir ulusun kahramanlıklarını, savaşlarını, büyük toplumsal olaylarını anlatan ve genellikle şiir nazım biçiminde oluşturulan eserlere destan denir. > Yazı türleri içinde en uzun olanıdır. > Efsaneden sonra bilinen en eski türdür. > Sözlü edebiyat ürünüdür; ancak sonradan yazıya geçirilen destanlar da vardır. > Olağanüstü olaylar ve kahramanlar vardır. > Destan kahramanları yarı tanrısal nitelikler taşıyan han, hakan ve kağan gibi kişilerdir. > Destanlar doğal ve yapay suni olmak üzere ikiye ayrılır a. Doğal Destanlar Halk ozanlarının büyük toplumsal olayları anlattıkları destanlardır. Doğal destanların yazarı belli değildir, yani anonimdir. b. Yapay Suni Destanlar Yazarı belli olan, daha yakın zamanda yazılan ve olağanüstü durumlara daha az yer veren destan türüdür. Efsane Söylence Halkın duygu, düşünce ve hayal dünyasında doğarak ağızdan ağıza dolaşan, gelenek ve göreneklerin oluşumunu etkileyen hikayelere efsane denir. > Hayal gücünün ürünü ve bilinen en eski türdür. > Eski dönemlerde tabiat olaylarının nedenlerini bilmeyen insanlar, bu olayları açıklama gereği hissetmişlerdir. Yağmurun yağması, gök gürültüsü, şimşek çakması gibi birçok olayı kendilerine göre yorumlamışlar, efsaneler vasıtasıyla bunlara açıklık getirmişlerdir. > Efsanelerde kahramanlar Tanrı, ruh, melek gibi kavramlar bazen de taş, kaya, dağ gibi doğa parçası unsurlardır. Bu kahramanlar hikayelerde kişileştirilirteşhis ve konuşturulurintak. Efsane ile Destan Arasındaki Farklar 1 Destanlardaki olayları tarih sayfalarında bulmamız mümkündür. Ama bunu efsane için her zaman söyleyemeyiz. 2 Destanlar genellikle şiir manzum biçiminde yazılırken, efsaneler düz yazı nesir biçimindedir. 3 Destanlar milletlerin yaşamış olduğu önemli olayları konu alır. Bu bakımdan bu önemli olayları bir tarihi gerçeklik olarak görebiliyoruz. Ancak bunu bütün efsaneler için söylememiz mümkün değildir. 4 Efsanelerin benzerlerini başka milletlerde de bulabiliriz. Fakat destanlar milli oldukları için benzerleri olamaz, sadece bir millete aittirler. Efsane ile Masal Arasındaki Farklar 1 Masallar tamamen olağanüstü, olağandışı olayları anlatırken efsaneler toplumsal olaylarla ilgili insanların doğaüstü olaylara karşı verdiği savaşı anlatır. 2 Masallar her zaman mutlu sonla biterken efsaneler her zaman mutlu sonla bitmez. 3 Masalın amacı eğiticilik, efsanenin amacı ise bazı olaylara açıklık getirmektir. Anı Hatıra Yaşanmış olayların, üzerinden zaman geçtikten sonra yazıldığı yazı türüne anı hatıra denir. > Bir kişinin yaşadığı veya tanık olduğu olaylar anlatılır. > Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır > Geçmişe ışık tutar. > Tarihsel olayların öğrenilmesine katkıda bulunur. Günlük Günce Düzenli bir biçimde yazılan, tarih atılan günlük notlara, bir yazarın yaşamı boyunca günü gününe yazdığı yazılara günlük denir. > Olaylar günü gününe, tarih belirtilerek yazılır. > Kısa yazılardır. > Kaleme alan kişinin yaşamından izler taşır. > İçten ve sevecendir. Anlatımda “iç konuşma” yöntemi kullanılır. Günlük ile Anı Arasındaki Farklar 1 Günlükte olaylar günü gününe yazılırken anı da geçmişteki olaylar anlatılır. Bir bakıma günlük geleceğe yönelik, anı ise geçmişe yöneliktir. Tiyatro Dram, komedi, trajedi gibi sahnede oynanmak üzere yazılan edebiyat türlerinin ortak adına tiyatro denir. Ayrıca yazılan eserlerin sahnede oynanmasına ya da bu tür eserlerin oynandığı binaya da tiyatro denir. > Genellikle oynanmak için yazılır. Okunmak için yazılan tiyatro türleri de vardır. > Olayları oluş hâlinde gösterir. > Konuşma ve eyleme dayanan bir türdür. > İnsana ders vermek, onu düşündürmek onu yorum yapmaya yönlendirmek amacı taşır. > Tiyatronun unsurları “Yazar, eser, oyun ve seyirci”dir. > Tiyatronun temel ögeleri “Olay, yer, zaman ve kişiler”dir. Tiyatro Terimleri Opera Orkestra eşliğinde söylenen, tüm sözleri bestelenmiş oyun. Operet Yergi içerikli, konuşmalı ve şarkılı bölümleri birbirini izleyen hafif eğlenceli oyun. VodvilEntrika komedisi Yalnızca güldürme amacı güden, karmaşık olaylar ve yanlış anlamalar üzerine kurulan, beklenmedik bir şekilde biten komedi türüdür. Pandomimmim Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları, düşünceleri anlatmaya yarayan tiyatro çeşididir. Suflör Tiyatroda, kuliste bulunarak oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı. Temsil Bir tiyatro eserinin oynanması. Diyalog Kişilerin karşılıklı konuşmaları. Monolog Bir kişinin tek başına konuşması. Kulis Sahne arkası. Fars Toplumdaki düzensizlikleri alaylı anlatımla yeren, daha çok halk zevkini okşayan kaba güldürü. Feeri Kişileri melek, cin, peri…olan sahnelenmiş masal. Bu türde halk efsanelerinden yararlanılır. Skeç Kısa yazılmış, güldürme amaçlı oyun. Melodram Bestelenmiş dramdır. Kabare Güncel, toplumsal konuları eleştirel bir tavırla yansıtan, izleyici ile içlidışlı olunan oyunlardır. Drama Bir tiyatro metninin oyuncular tarafından sahnede canlandırılmasıdır. Dublör Tiyatro ve sinemada bir rolün yedek oyuncusudur. Fasıl Bölüm, tiyatroda perdenin karşılığıdır. Jest Sanatçının bütün hareketlerine verilen ad. Mimik Kaş, göz, yüz hareketleriyle bir duygu ve düşüncenin anlatılmasıdır. Mizansen Oyuncuların sahnedeki hareketlerine denir. Rejisör Bir piyesi sahneye koyan kişidir. Sahne Oyunun her bölümüne verilen ad. Senaryo Bir oyunun ve filmin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı metindir. Tekerleme Genellikle masalların başında bulunan, pek anlamı olmayan, uyaklı sözlere tekerleme denir. Örnekler » Ooo Mercan Ne getirdi amcan? Tatlı patlıcan Can can can Çıktım erik dalına Baktım tren yoluna… 2. Düşünce Fikir Yazıları Bir toplumu; sosyal, siyasal, bilimsel vb. konularda düşündürmek amacıyla fikri temelleri olan, bir kısmı kişisel düşünceler olurken bir kısmı ispatlanmış gerçeklere dayanarak yazılan yazılara düşünce yazılarıdenir. Düşünce yazılarında açıklayıcı ve tartışmacı anlatım teknikleri çokça kullanılır. Fikri alt yapısı olan türler olması sebebiyle de düşünceyi geliştirme yollarından sayısal verilerden yararlanma, tanık gösterme, örneklendirme ve karşılaştırmalara sık sık başvurulur. Makale Herhangi bir konuda bilgi vermek veya bir gerçeği savunmak için yazılan yazılara makale denir. > Makalenin temel öğesi fikirdir. > İnceleme ve araştırmaya dayanır. > Bir tezi savunmak, desteklemek amacı taşır. > Makalelerde bilimsel verilerden yararlanılır. > Gazete ve dergi yazısıdır. Örnekler » Kitap okumayı sevmiyoruz. Bu kitap okuma oranlarından da belli. Nüfusu yedi milyon olan Azerbaycan’da kitaplar ortalama tirajla basılırken Türkiye’de bu rakam 3000 civarında. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitaba harcanan para ortalama 100 dolar, bizde ise 10 doların altında. Türkiye’de her yüz kişiden beşi kitap okuyor. Bütün bunlar bizim kitaba ne kadar uzak bir toplum olduğumuzun göstergesi. Deneme Bir yazarın herhangi bir konu üzerinde, özel görüş ve düşüncelerini iddiasız, kesin kurallara varmaksızın anlattığı yazılara deneme denir. > Denemede konu sınırlaması yoktur. Yazar, iste¬diği konuyu ele alıp işleyebilir. > Yazarın anlattıklarını kanıtlama kaygısı yoktur. > Yazar kendisiyle konuşuyor gibi bir anlatım kullanır. Daha doğrusu kendi içiyle yaptığı konuşmaları yazıya geçirir. > Anlatılanlar kesin bir sonuca bağlanmaz. > Denemede alabildiğine kişisellik ve kendine özgülük vardır. > Dünya edebiyatında Montaigne, Türk edebiyatında ise Nurullah Ataç bu türün en önemli temsilcisidir. Örnekler » Gönlümüzün güzelliği sevgi ise beynimizin güzelliği de düşünebilme yeteneğimizdir. O yeteneği her an, her dakika kullanmalıyız. Unutmayalım ki düşünen insan, özgür insandır. Kişi düşünebiliyorsa pek çok sorununu çözecek, pek çok şeyi bilecektir. Onun için bir karar alırken annenizin, babanızın, çevrenizdekilerin görüşlerini alın ama o görüşleri de sorgulayın. Sonra da oturup kararınızı kendiniz alın. Bu durumda eziyetler de güçlükler de size aittir artık. Karar alırken sorumluluk almayı da bilin. İşte bu, büyümek ve olgunlaşmaktır. Aynı zamanda özgür olma yolunda atılan ilk adımdır. Söyleşi Sohbet Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılara sohbet denir. > Karşılıklı konuşma havası içinde yazılır. > Belirli konusu yoktur. Yerine ve zamanına göre sıkıcı olmayan her şey sohbet konusu olabilir. > Gazete ve dergi yazılarıdır. > Yazarın kendi kişisel düşüncesi ağırlıktadır. > En önemli özelliği, samimi bir üslupla kaleme alınmasıdır. > Yazarın öğretme ve kanıtlama amacı yoktur. Fıkra Köşe Yazısı Bir yazarın, herhangi bir konu üzerinde, kişisel anlayış, görüş ve düşüncelerini güzel bir üslupla, hiçbir kanıtlama gereği duymadan anlattığı yazı türüne fıkra denir. İki tür fıkra vardır Gazete fıkraları, nükteli hikâyecik türündeki fıkralar. Yazı türü olarak “gazete fıkraları” kabul edilmektedir. Gülmece yazılardan olan fıkraları, gazete yazı türü olan fıkrayla karıştırmamalıyız. > Gazete yazısıdır. > Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez. > Dil doğaldır. Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir. > Okuyucuyla sohbet ediyormuş havası hakimdir. Anlatım senli benlidir. Fıkra ile Makale Arasındaki Farklar 1 Makalede ispat vardır, ciddi bilimsel bir dil kullanılır; fıkra ise daha serbest ve mizahi ögeler içerir ve ispat yoktur. 2 Makalede yazar doğruyu, fıkrada ise kendi doğrusunu anlatır. Eleştiri Tenkit Bir sanat eserinin olumlu ya da olumsuz yanlarını somut verilere dayanarak yargılayıp eserin gerçek değerini ortaya koymak amacıyla yazılan yazı türüne eleştiri denir. > Eleştiri yazıları, bir eseri tanıtmayı amaçlar. > Eleştiri yapan kişiye eleştirmen denir. > Değerlendirme yazılarıdır. > Eleştiri denince, akla eserin olumsuz yanlarının belirlenip okuyucuya aktarılması gelir. Bu yanlış bir düşüncedir. Gerçek bir eleştiride eleştirilen eserin hem olumlu hem de olumsuz yanları bir arada verilir. > Eleştirinin amacı, okuyucuya ve yazara kılavuzluk yapmaktır. Nutuk Söylev Bir topluluğu coşturmak, belli bir amaca yöneltmek; onlara bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ülküyü aşılamak amacıyla söylenen uzun ve coşkulu konuşmalardır. > Nutuk türünde konuşma yapan kişiye hatip söylevci denir. > Hatipler konuşurken jest ve mimiklerine, vurgu ve tonlamalarına, konuşmalarının açık ve anlaşılır olmasına dikkat etmeli; dinleyicilerin nabzını tutmalıdır. > Nutuk siyasi, askeri, hukuksal, dinsel ve akademik alanda yapılabilir. 3. Bildirme Yazıları Bir bilgiyi iletmek; bir yeri, kişiyi veya ürünü tanıtmak; istek ve şikayette bulunmak amacıyla yazılan metinlere bildirme yazıları denir. Biyografi Yaşam Öyküsü Tanınmış, eserler yazmış, ün bırakmış kişileri tanıtmak amacıyla yazılan yazılara biyografi denir. > Önemli şahısların hayatı başkası tarafından anlatılır. > Anlatılan kişinin hayatı tarih sırasına göre ele alınır. > Kurgusal değildir, gerçekçidir. > Üçüncü kişinin ağzıyla anlatılır. Örnekler » Faruk Nafiz ÇAMLIBEL, 18 Mayıs 1898 tarihinde İstanbul’da doğdu. Kayseri, İstanbul ve Ankara’da öğretmenlik yaptı. İstanbul’dan milletvekili seçildi. “Anayurt” adında bir dergi çıkardı. Türkçenin gelişmesine büyük katkıları oldu. 8 Kasım 1973’te vefat etti. Eserlerinden bazıları şunlardır Çoban Çeşmesi, Han Duvarları… Otobiyografi Öz Yaşam Öyküsü Bir insanın, kendi hayatını kendisinin yazdığı eserlere otobiyografi denir. Biyografilerde kişinin hayatı, çalışmaları başkası tarafından yazılırken otobiyografilerde kişi kendisini anlatır, yazar. > Kaynak olarak kişi kendisini ve aile büyüklerinden aldığı bilgiyi kullanır. > Birinci kişinin ağzıyla anlatılır. Örnekler » KENDİMİN POPÜLER TARİHİ 1960’larda 6’ncı ayın 16’sında saat 6’yı 56 geçe, 06 trafik kodlu şehirde doğdum. Bu altılar hayatım boyunca peşimi bırakmadı. Bir ailenin tek çocuğuyum. Can Bartu’dan ad koymuşlar bana. Dolayısıyla tutacağım takımı seçme şansım kalmadı. 1964 yılında kreşe vermişler beni. Yedi yaşıma geldiğimde okumayı öğrendim… Haber Belli bir zaman içerisinde geçen olayları anında okuyucuya bildiren gazete yazılarına haber denir. Gazetelerde haber toplayan kişilere muhabir denir. > Haber yazılarında temel ilke nesnelliktir. > Bir haber yazısı 5N1K kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin? sorularına cevap vermelidir. > Haber; ilginç, yeni, doğru ve önemli olmalıdır. Röportaj Gazetecilerin bir yeri, bir kurumu ziyaret ederek o yerin özelliklerini, orada gördüklerini, kişisel düşünceleriyle birleştirip fotoğraflarla belgeleyerek kaleme aldıkları yazılardır. Örnekler »Muhabir Küçüklüğünüzde arkadaşlarınızın futbol oynaması yasakken anneniz sizin futbol oynamanızı hep desteklermiş. Biraz anlatır mısınız o günleri? Rıdvan Bizim mahallede “okul başarısını düşürecek” diye kimse çocuğunun futbol oynamasını istemezdi. Ben de o yaşlarda futbola meraklıydım ve annem de her gün giydiğim eşofmanı hazır ederek okuldan sonra top oynamama izin verirdi. Bunu yapan başka aile yoktu. Muhabir Profesyonel futbol hayatına geçişiniz nasıl oldu? Rıdvan 13-14 yaşındayken Nazilli Spor’dan 25 futbol topu karşılığında Muğla Spor’a transfer oldum. Böylelikle profesyonel futbol hayatım başladı. Gezi Yazısı Seyahatname Gezilip görülen yerlerin ve o yerlerle ilgili izlenimlerin anlatıldığı yazılara gezi yazısı denir. > Gezilip görülen yerler edebî bir üslupla anlatılır. > Yazarın duygu ve düşüncelerini içerebilir. > Gözlem gücüne dayanır. > Anlatılanlar gerçektir, hayal ürünü değildir. Örnekler » Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde anlattığı Amasya’yı gezmeye gidiyorduk. Yolculuğumuz on-on iki saat sürdü. Otobüs şoförü bizi şehrin göbeğinde indirdi. Amasya, bütün güzelliğiyle gözümüzün önündeydi artık. Yeşilırmak, şehrin tam ortasından geçiyor. Şehrin bir yanında Amasya Kalesi bir yanında Ferhat Dağı var. Amasya Kalesi’nin eteklerinde Yeşilırmak boyunca uzanan Safranbolu evlerine benzeyen tarihî Yalıboyu evleri var. Hemen arkasında ise Kral Kaya Mezarlıkları… Şehir, sanki açık hava müzesi. Şehri kuş bakışı görmek için Çakallar Tepesi’ne çıktık. Tarih kokan muhteşem bir şehir sanki ayaklarımızın altındaydı. Mektup Bir düşünce, duygu veya dileğin iletilmesi amacıyla yazılan yazılara mektup denir. > Mektuplar, işledikleri konulara göre özel mektuplar, edebi mektuplar, iş mektupları ve resmi mektuplar olmak üzere dört grupta incelenir a. Özel Mektuplar Hısım, akraba, eş-dost ve tanıdıklar arasında yazılan mektuplardır. En önemli özelliği gizliliğidir. Mektupta uyulması gerekenler Tarih Kâğıdın sağ üst köşesine, hitapla aynı sıraya yazılır. Tarihten önce mektubun yazıldığı yer yazılır. Hitap Hitap mektubun başlığıdır. Hitap bir iki sözcükten uzun olmamalı, aradaki sevgi, saygı, içtenlik derecesi bu bir iki sözcükte toplanmış olmalıdır. Hitaptan sonra virgül , işareti koymayı unutmamak gerekir. Giriş Mektubun yazılış nedeni bu bölümde belirtilir. Giriş birkaç cümleliktir. Gelişme Mektubun söyleşi bölümüdür. Verilecek haberler, sorulacak sorular bu bölümde yer alır. Sonuç Bu bölümde mektup yazılan kimsenin ve tanıyorsak o ailedekilerin durumu, sağlığı sorulur. Kendi durumumuzdan haber veriler. İyi dileklerle mektup bitirilir. Mektubun sağ alt köşesine ad, soyad yazılıp imzalanır. Kâğıt özenle katlanıp zarfa konularak zarf kapatılır. b. Edebi Mektuplar Edebi mektuplar, özellik olarak, bir bakıma özel mektuptur. Edebiyatçıların birbirlerine ya da yakınlarına yazdığı mektuplar anlatımları sanat yüklü olduğu için zamanla araştırmacılar tarafından yayınlanır. Böyle mektuplara edebi mektup denir. c. İş Mektupları Ticaret ve endüstri kurumlarının birbirlerine ve kişilere, kişilerin bu kurumlara gönderdikleri mektuplara iş mektubu denir. İşyerleri bu mektuplarda, firma ismini taşıyan başlıklı beyaz kağıtlar kullanırlar. Yazıda daktilo veya bilgisayar kullanmak yerleşmiş bir kuraldır. İş mektuplarında da konu kısa,öz olarak açık ve yalın bir anlatımla ele alınmalıdır. Resmi mektupların özellik ve yazılışlarını kavramış olmak bu tür mektup yazmada da büyük kolaylık sağlar. İş Mektuplarının Yazılışında Uyulacak Kurallar 1 Ciddi bir anlatım kullanılmalı, kısa ve özlü bir anlatım yolu seçilmelidir. 2 Her iş için ayrı bir mektup yazılmalıdır. 3 Daktilo veya mavi mürekkepli dolma kalem kullanılmalıdır. 4 Ele alınan konu hakkında amaca uygun açıklamalar yapılmalı, gerekli yerlerde teknik terimler kullanılmalıdır. 5 İstekler yapmacıklığa kaçmadan ciddi bir hava içinde belirtilmeli, saygı bildiren kelimeler ölçülü şekilde kullanılmalıdır. 6 Eğer yazılan iş mektubu, bir başka mektuba cevap niteliği taşıyorsa,bu, metnin başında “ilgi” bölümünde belirtilmelidir. Bunun için o mektubun tarihi ve numarasının yazılması yeterlidir. d. Resmi Mektuplar Devlet dairelerinin kendi aralarında veya kişilerle devlet daireleri arasında yazılan mektuplardır. Bu tür mektuplarda, konunun uzunluğuna göre tam veya yarım sayfa boyutunda çizgisiz,beyaz kağıtlar kullanılır. Anlatım ciddi ve ağırbaşlı olmalıdır. Konu dışında ayrıntılara ve özel isteklere yer verilmez. Konu en açık ve yalın biçimde ele alınır. Resmi Yazışmalarda Dikkat Edilecek Noktalar 1 Kağıdın üst yanından iki santim aşağıda ve ortada olmak üzere yazının çıktığı dairenin adresi bulunur. 2 Sağ üst köşeye tarih konur. 3 Mektup, cevap mahiyetinde ise “ilgi” hanesine cevabı olduğu mektubun sayı ve tarihi, “konu” hanesine de kısaca amaç yazılır. 4 Yazının ilk paragrafında sorun veya konu ortaya konur. 5 Gelişme paragraflarında,bizim konu hakkındaki görüşümüz belirtilir,bizden istenilen bilgiler verilir. 6 Sonuç bölümünde, alt makama yazılıyorsa “… rica ederim.”, üst makama yazılıyorsa “… arz ederim.” şeklinde bitirilir. 7 Resmi yazıyı tamamlayan evraklar,metnin sol alt kısmına,sıra numarası verilerek belirtilir. 8 Kağıdın sol en alt köşesine yazıyı daktilo edenle,konuyla ilgili bölüm şefinin ad ve soyadlarının ilk harfleri yazılır. Dilekçe Dilekçe Örneği Resmi büyütmek için resmin üzerine tıklayınız. Bir isteği, bir şikayeti duyurmak veya bir konuda bilgi vermek, bilgi istemek için yazılan başvuru yazısına dilekçe denir. Dilekçe Yazarken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar 1 Dilekçeler,konularına göre uzun veya kısa olabilir. Konular kısa ve öz olarak belirtilir. Gereksiz ayrıntılara yer verilmez. 2 Dilekçelerde ciddi, ağırbaşlı bir dil kullanılır. Anlatımın yalın ve duru olmasına özen gösterilir. Süslü, yapmacık, laubali ifadelerden kesinlikle kaçınılmalıdır. 3 Dilekçeler; çizgisiz,beyaz dosya kağıdına daktiloyla bilgisayarla veya dolmakalemle,okunaklı el yazısıyla yazılmalıdır. Dilekçe yazarken kağıdı iyi ortalamak gerekir. 4 Sağ üst köşeye kağıdın üst kısmından belli bir aralık bırakıldıktan sonra tarih yazılır. 5 Dilekçe hangi kuruma veriliyorsa,bu makamın adı başa yazılır. Kurum adının sağ altına kurumun bulunduğu şehir adı yazılır. 6 Daha sonra konunun belirlendiği metin bölümüne geçilir. Bu bir şikayet dilekçesiyse,şikayet sağlam kanıtlara dayandırılmalıdır. Eğer iş isteme dilekçesiyse, öğrenim durumu,yaş, kısa bir özgeçmiş, kurumca aranan seçkin nitelikler açık seçik belirtilmelidir. 7 Ardından arz bölümüne geçilir. Bu bölümde dilekçede bir durum belirtiliyorsa, son cümle “… bilgilerinize saygılarımla sunarım/arz ederim.”, bir istek belirtiliyorsa “Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.” gibi ifadeler kullanılarak dilekçenin metin kısmı tamamlanır. 8 Dilekçe bitiminde sağ alt köşeye dilekçe sahibinin ad ve soyadı yazılır ve altına imza atılır. 9 Sol alt köşeye açık adres yazılmalıdır. 10 Adresin altına eğer varsa dilekçemizde başvurulanla ilgili ekler “Ek 1…,2…” şeklinde alt alta belirtilerek yazılır. Tutanak Bir durum veya olayın oluş şekli ve sırasıyla beraber yazıya aktarılmasına tutanak denir. Tutanaklarda ayrıntılar önemlidir. Çünkü olayı değerlendirecek olanlar, bunlara göre hüküm verecektir. Olayın niteliği, yeri, zamanı, başlaması, başlamasına sebep olanlar, olayın gelişimi ve sonucu anlatılmalıdır. Tutanak Yazarken Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar 1 Başlık bölümü kağıdın üst-orta kısmına tamamı büyük harfler ile yazılmalıdır. Başlık bölümü olayın ya da yapılan işlemin içeriğini yansıtacak şekilde seçilmelidir Örnek Kaza tespit tutanağı. İçerik, kelime ya da cümle ile belirtilemeyecek şekilde ise, sadece TUTANAK tabirini kullanmak da yeterlidir. 2 Tarih yazılır gerekirse saat sonra olay yeri yazılır daha sonra kişiler yazılır ve durum izah edilir. 3 Tutanağın verileceği amire itaf edilircesine bilgilerinize arz ederim denilir. 4 Tutanağın alt kısmına varsa 2 şahit bir amir ve tutanak tutulan kişinin adı soyadı yazılır ve imzaları alınır. > Bunu dışında bir de toplantı tutanakları vardır. Çeşitli toplantılarda, toplantıya katılan kişilerin konuşmalarının ve tekliflerinin yazılması, durumun tespit edilmesi ve verilen kararların yazıya geçirilmesine de tutanak denmektedir. Bu tür tutanaklar hazırlanırken; önce toplantının hangi tarihte, ne zaman ve nerede nasıl başlatıldığı belirtilir. Toplantılarda önceden belirlenmiş ve ilgililere duyurulmuş gündem maddeleri sırasıyla tartışılır ve o konuyla ilgili karar verilir. Tutanağını yazan kişi, toplantıda söz alanların düşüncelerini veya beyanlarını açık ve öz olarak aynen yazar. Toplantının bitiminde ilgililer tutanağın altını imzalarlar. İlan Herhangi bir konudaki bir durumun, gazete, dergi, radyo, televizyon veya internet aracılığıyla ilgililere veya kitlelere duyurulmasına ilan denir. Konunun niteliğine göre ilan ya özeldir ya da resmîdir. İlanda çarpıcılık, kısalık, açıklık, ve anlaşılırlık önemlidir. İlanlar iş, toplantı, kayıp, ölüm vb. durumlarda da verilir. Örnekler » tarihinde kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. Ali Yılmaz» ELEKTRİKLİ ev aletleri ve beyaz eşya konusunda ürün tanıtımı yapabilecek bayan eleman aranıyor. 0123 123 45 67 Sağlam Ticaret – Beyoğlu Reklam Bir malı, bir ürünü çeşitli iletişim araçları yoluyla ilgilenecek olanlara veya kitlelere duyurmak ve tanıtmak amacıyla hazırlanan yazılı veya görsel içeriğe reklam denir. Reklamda amaç genellikle bir malın çok satılmasını sağlamaktır. Bunun için de reklam, ilgi çekici ve etkileyici olmalıdır. Günümüzde reklamcılık pek çok bilim dalından faydalanan bir iş kolu olmuştur. Reklam yazarlığı da ayrı bir çalışma alanıdır. Bilmece Bir şeyi adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı okuyana ya da dinleyene bırakan edebî türe bilmece denir. Örnekler » Dışı var, içi yok Dayak yer, suçu yok. top » Açarsam dünya olur Yakarsam kül olur. harita » Küçücük fıçıcık, içi dolu turşucuk limon B. Şiir Nazım Türleri Her şiirin belli bir konusu, üslubu vardır. Kimi aşk, ayrılık konusunu işler, kimi okura bir bilgiyi özlü bir şekilde verir, kimi ise birini eleştirir. İşte şiirlerin bunlara göre sınıflandırılması şiir türlerini ortaya koyar. Bunlar Yunanca’daki adlarıyla adlandırılır Lirik, Epik, Didaktik, Pastoral, Satirik. Tanzimat’tan sonra oluşan bu adlandırmadan önce Türk şiiri, nazım şekillerine göre sınıflandırılırdı Gazel, Kaside, Şarkı, Koşma, Destan, Varsağı, Mani, Ağıt vb. 1. Lirik Şiir Duygusal Şiir İçten gelen heyecanları coşkulu bir dille anlatan duygusal şiirlere lirik şiir denir. Bu şiirlerde “sevgi, özlem, ayrılık” gibi konular işlenir. Örnekler » Nasıl acıkırsa susarsa insan Öyle sevdim bir memleket kızını Bir şey bu aşkın artırdı hızını Aramıza dağlar deryalar koyan Bu dörtlükte olduğu gibi lirik şiirde hayal, duygu ve coşkunluk birinci plandadır. 2. Epik Şiir Destansal Şiir Kahramanlık, yiğitlik, savaş konularını işleyen ya da tarihsel bir olayı coşkulu bir anlatımla işleyen şiirlere epik şiir denir. Örnekler » Bizdik o hücumun aşkıyla kanatlı Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle Bu dörtlükte olduğu gibi epik şiirler, okuyanlarda vatan ve millet sevgisi oluşturur. 3. Didaktik Şiir Öğretici Şiir Belli bir düşünceyi kabul ettirmek veya belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, ahlaki bir ders çıkarmak için yazılan öğretici şiirlere didaktik şiir denir. Örnekler » Piknik, gezi yaparken Çöp bırakma geride Çayırlarda yürürken Zarar verme çiçeğe Bu dörtlükte kişilerde çevre bilinci oluşturma amaçlanmıştır. Şair, şiir yolu ile okuyucusunu çevre konusunda bilinçlendirmeyi amaçlamıştır NOT Fabl da didaktik şiir türde amaç, insanların hatalarını düzeltmek, onlara yol göstermektir. Fabllardaki düşsel unsurlar birer araçtır. Asıl hedeflenen ise ahlaki derstir. İnsan dışındaki varlıklara insana ait özellikler verilerek, bu varlıklar öyle hareket ettirilir. 4. Pastoral Şiir Doğa Şiiri Doğa güzelliklerini; orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını ve bu hayata duyulan özlemi ifade eden şiir türüne pastoral şiir denir. Örnekler » Gümüş bir dumanla kapandı her yer Yer ve gök bu akşam yayla dumanı Sürüler, çeşmeler, sarı çiçekler Beyaz kar, yeşil çam, yayla dumanı 5. Satirik Şiir Yergi Şiiri Toplum hayatındaki aksayan yönlerin, düzensizliklerin; insanların çeşitli konulardaki beceriksizliklerinin ve zayıflıklarının anlatıldığı yergi şiirlerine satirik şiir denir. Bu şiir türü, Halk edebiyatında “taşlama”; Divan edebiyatında “hicviye”; günümüz edebiyatında ise “yergi” adıyla bilinir. Örnekler » Cüzdanı görseler itin boynunda “Buyur baş sedire it ağa.” derler Eğer paran yoksa senin koynunda “Defol git şuradan kurbağa!” derler Bu dörtlükte insana değil de paraya önem verilmesi eleştirilmekte, toplumsal bir sorun dile getirilmektedir. 6. Mani Başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım türüdür. > Anonim halk edebiyatının en yaygın şeklidir. Söyleyeni belli değildir. > Genellikle yedi heceli bir dörtlükten oluşur. Ama mısra sayıları 5,6,7,8 hatta 14 olan maniler de vardır. > Uyak düzeni aaxa şeklindedir. > Manilerin ilk iki dizesi uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için söylenir. Bunlara doldurma dizeler denir. > Temel duygu ve düşünce son iki dizede ortaya çıkar. Örnekler » Bahçelerde saz olur. Gül açılır yaz olur. Ben yârime gül demem, Gülün ömrü az olur. » Deniz geçer sal değil. Sözlerim masal değil. Gönül çarşıda pazarda, Satılacak mal değil. » Karpuzlar yenmez oldu. Sıcaktan benzim soldu. Bir yar sevdim o dahi, Gitti de gelmez oldu. Yazı Türleri ve Özellikleri, Deneme, Eleştiri, Gezi yazısı, Haber Yazısı, Hatıra, anı, Makale, Mektup, Roman, Sohbet, söyleşi, Tartışma, Biyografi, Fıkra, köşe yazısı, Günlük, Halk Hikayeleri, Hikaye, öykü, Masal, Mesnevi, Röportaj, Sunum, Tiyatro, Destan sevgilerimizle...
Destan Atatürk ŞİİRİ Sponsorlu Bağlantılar Kağnıyla çileyi avuçta tutup, Türklük ateşini içine katıp, Allah Allah diye destan yaratıp Yeniden dirilen vatan Atatürk, Tarihe sığmayan destan Atatürk. Bismillâh! Ya Mevlâ’ m! Açılsın çağım Yüksekten fırlayan Türk denen çığım, İyi dinle, işit, hisset çocuğum! Nabzını ruhunda tutan Atatürk, Tarihe sığmayan destan Atatürk. Dağ başından dumanları süpüren, Nice yüzyılları önceden gören; Her an içimizde yaşıyorsun sen! Coşalım İzmir’den, Kars’tan Atatürk, Tarihe sığmayan destan Atatürk. Kuruyan toprağa yağmursun yağan, Güneşsin Samsun’ da ufuktan doğan, Boğan, kör geceyi kabında boğan Yurt diye patlayan volkan Atatürk, Tarihe sığmayan destan Atatürk. Bilimsin, tekniksin, vatan türkümsün Sevgisin, barışsın bitmez ülkümsün. Şöyle bir bakıver, yüzümüz gülsün! Yurdu kucaklayan insan Atatürk, Tarihe sığmayan destan Atatürk. Tutuşan yürekte bayrak alısın, İnsan sevgisiyle öyle dolusun. Dünyanın başında zeytin dalısın, Zerreden kürreye umman Atatürk, Tarihe sığmayan destan Atatürk. Mustafa Ceylan Benzer Şiirler Şiir Etiketleri Yazılan Yorumlar nehir aşar Bence çok güzeldi ben çok beğendim. MERVE ÇİÇEK GÜZELMİŞ OKADAR KİŞİ BEYENMİŞ BİZ BEYENMESEK OLMA TEŞŞEKKÜRLER CNM Sponsorlu Bağlantılar
Sponsorlu Bağlantılar Bu Vatan Kimin ? Orhan Şaik GÖKYAY Bu vatan, toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır; Bir tarih boyunca, onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir... Tutuşup kül olan ocaklarından, Şahlanıp köpüren ırmaklarından, Hudutlarda gaza bayraklarından, Alnına ışıklar vuranlarındır... Ardına bakmadan yollara düşen, Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan, Huduttan hududa yol bulup koşan, Cepheden cepheyi soranlarındır... İleri atılıp sellercesine, Göğsünden vurulup tam ercesine, Bir gül bahçesine girercesine, Şu kara toprağa girenlerindir... Tarihin dilinden düşmez bu destan Nehirler gazidir, dağlar kahraman, Her taşı bir yakut olan bu vatan, Can verme sırrına erenlerindir... Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil, Bu sevgi bir kuru ifade değil, Sencileyin hasmı rüyada değil, Topun namlısında görenlerindir... Orhan Şaik GÖKYAY Benzer Şiirler Şiir Etiketleri Yazılan Yorumlar esra Çok güzel bir şey bu Çağrı Çok güzel herkese tavsiye ederim yağmur çok gzld gizemnur harikaydı orhan şaik gökay a teşekkürler yağmur bence çoooooooook güzeldi Zeynep Kader YILMAZ Çok güzel bir irem süper bir şey bu Sponsorlu Bağlantılar
Araştırmacı-yazar Dr. Rüstem SULTEEV- Londra Editör İrfan Tiryaki Devlet kurmuş ve yazıya sahip olan milletlerin destanları ile ilgili olarak H. Koroglı şöyle yazmıştır “Yazıya sahip eski milletlerin Farslar, Hintliler vb. çoğunda destan yazıya geçirildikten sonra sözlü olarak mevcudiyetini yitirmiş, çünkü destan okuyucuyu –Kıssahan- değiştirmiş ve o, köy veya şehrin uzun gecelerinde aynı destanı halka kendinin “kanunlaştırdığı” şekilde okumuştur. Sehir ve köy kültürü yüksek yerleşik hayatlı İran, Hint, Yunan halkları, tarihî inkişafın belli bir döneminde, yazılı destanı sözlü olarak icra edilen destandan daha kolay bulup, tamamen yazılı destana geçmişlerdir.” Koroglı 1976114. Türk milleti de zengin destan külliyatıyla en eski ve köklü milletlerin önde gelenlerindendir. Fakat bu destanların çoğu zamanında tespit edilip yazılı hale getirilememiş, Yunanlıların İlyada ve Odysseia, İranlıların Şehnâme, Finlerin Kalevala’sı gibi bütüncül örnekler erken dönemlerde ortaya konulamamıştır. Oğuz Kağan Destanı’nda olduğu gibi, bazı örnekler ya eksik ya da yazıcı tarafından değiştirilerek metinleştirildiğinden bazı problemlerin çözümü güçleşmektedir. Geç dönemlerde tespit edilen destanların metin kataloglarına ulaşmak da kolay olmamıştır. Oysa çok eskilere gitmeden, daha 1835’te Finlandiya’da Elias Lönnrot’un folklor büyülerini ve eski İskandinavya şiirlerini runes toplayıp ortaya çıkardığı Kalevala, Fin ulusunun da edebiyat alanında övünç kaynağıdır. Nitekim yukarıda adı geçen destanlar kadar büyük çapta olmasa dahi, İdil Tatarlarında Homeros, Firdevsî ve Elias Lönnrot gibi belli destanları bir bütün haline getirme örnekleri olduğu da söylenebilir. İleride sözünü edeceğimiz Edigey Destanı, bir nevi “millî destan” oluşturma çabasının ürünüdür. Şiirlerin sağlıklı muhafaza edilmemesi, anlatının konu ve şekil olarak değişikliklere uğraması, Tatar halkının millî ölçüde tarihî geçmişindeki olaylarla bağlantılı olduğu kadar, Tatar folklorundaki destan türünün özgün gelişimi ve yine aynı şekilde bu türün değişmesi ile ilgilidir. [3] En hacimli kahramanlık destanı olarak görülen Edigey Destanı’nın tüm Tatar versiyonlarına gelince, destandaki tiplerin kahramanlık özellikleri taşımadığı, daha doğrusu Türk destan geleneği içindeki kahraman tipine uygunluk göstermediği açıkça görülecektir. Kahramanlık destanlarının halkın repertuarındaki mevcudiyetini yitirmesi, buna paralel olarak çiçenlik geleneğinin de kaybolması, destanın belkemiği olan konusunun bozulması, sadece Edigey Destanı’nı değil, örnek olarak, Kazak, Türkmen, Kırgız Türk boylarının uygun tarihî gelişim şartlarında güçlü kahraman tiplerine dönüşen “Koblandı” ve “Kambar”, “Köroğlu” ve “Kuzu Körpeş”in kahramanlıklarının azalmasına ve romantik bir şekilde anlatılmasına sebep olmuştur. Üzerinde göstermiş olduğu bazı değişikliklerden dolayı, XV-XVI. yüzyıllarda İdil Tatar folklorundaki lirizm, yani romantizm, destanın yerine geçmeye başlamıştır. Bu zamanlardan itibaren, kahramanlık destanlarının yerini, lirik eserlerin kendine özgü bir türü olan “Beyitler” [4] almış ve masalsı destanlar hızla gelişmeye başlamıştır. Fakat bu, İdil Tatarlarında destan geleneğinin tamamen yok olması ve bir eksiklik gibi olarak algılanmamalıdır. Tam tersine, İdil Tatarlarındaki bu durum, Türk destan literatürünü yeni bir döneme taşır. Bu dönem, yazılı destanlar dönemi olarak görülebilir. Yazılı destanlar, folklora özgü olan özelliklerden çeşitliliği tam olarak, kolektif yaratıcılığı kısmî olarak muhafaza ederek, sözlü yaratıcılık ve icra bakımından farklılıklar gösteren özellikleriyle destan edebiyatının zenginleşmesine sebep olmuştur. İdil Tatar folklorunda ortaya çıkmış bu yeni destanları üç kısma ayırmak mümkündür Başlangıç şekli itibariyle yazılı olup, günümüze yazılı olarak ulaşmış ve okunmuş destanlar. Bunlar muhtemelen sözlü gelenekte teşekkül etmiş olmakla birlikte, elimize ilk olarak ancak yazılı örneğinin ulaştığı destanlardır. Meselâ “Büz Yiğit”, “Tülek”, “Şahsenem ile Garib”, “Hurluga ile Hemra”, “Maktım-Sılu”, “Kür Uğlı Soltan”, “Kıssa-i Avık”, “Kıssa-i Sekam”, “Gayse ulı Amet”, “Kisikbaş Kıyssası”, “Kaharman Katil”, “Çura Batır Kıssası” bu çeşit destanlardandır. Halk tarafından çok sevilen ve hem yazılı hem sözlü olarak yaygın olan destanlar “Kıssa-i Yusuf”, “Tahir ile Zühre”, “Leyla ile Mecnun”, “Seyfülmülük”. Genelde bu tür destanların, Kul Ali’nin “Kıssa-i Yusuf”u, Nizamî ve Meclisî’nin eserleri gibi ferdî icada dönüşmüş versiyonları da bilinmektedir. Halk tarafından da aynı konuyu işleyen çok sayıda versiyon mevcut olup, onlar hem yazılı hem sözlü olarak popülerlik kazanmıştır. Popüler konulu bu eserler eski rivayetlerden hacimli eserlere dönüşmüş, yüzyıllar süresince folklordan edebiyata ve edebiyattan folklora geçerek yaşamlarını devam ettiregelmiş eserlerdir. Evvela sözlü folklor ürünü olup, sonradan belli bir şahıs tarafından yazıya geçirilmiş destanlar. Tatar folklorunda bunun açık örneği Edigey Destanı’dır. Zira Edigey Destanı, başlangıç itibariyle sözlü anlatım olan destan kalıntılarından oluşturulması ile ayrıcalıklıdır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, Volga Tatarları destanları genelde yazılı olmalarıyla farklılık göstermektedirler. İdil Tatarlarına destanların Kırgız, Kazak, Başkurt Türk boylarındaki gibi âşık tarafından icra edilen sözlü şekilden ziyade yazılı olanları daha makbul olmuş ve malum epik konular Tatar epik ortamında yazıyla sabitlenerek, değişik bir şekilde mevcudiyet bulmuşlardır. Bir başka deyimle, artık İdil Tatarlarında çiçenlerin yerini, çoğu kalemle de yazan halk şairleri almıştır. Bunu daha çok okumuş insanlar yapmış ve onlar destanı yazılı olarak halka dağıtma rolünü de üstlenmişlerdir. Bu, İdil Tatar yazılı destanlarının en önemli özelliklerindendir. Bunlara ilave olarak, Tatar folklorunda Anadolu kıssahanları gibi kitaptan okuyanların da bulunduğunu söylemek gerekir. İdil Tatarlarında eskiden beri şiir kitaplarını makamla okuma geleneği vardır. Onları günlerde, birbirlerine yardım etmek için toplandıkları akşamlarda güzel sesli, iyi diksiyonlu şakirdler, kızlar veya yaşlı kadınlar okumuşlardır. Bu tür okuyucular özel bir adla anılmazlar. İdil Tatarlarındaki destan varyantını okuma tarzı âşığın destan icrasından kökten farklı olup, destanları melodi ile okuma tarzı yazısız kültürün yansıması olmasından ziyade, daha çok İslam kültürü ile girmiş olan gelenekle benzerlik göstermektedir. Kur’an’ı makamla okuma geleneği ile birlikte, destanların kutsiyeti haiz olduğu inancına bağlı olarak, yazıya dayalı hacimli epik eserlerin de makamla okunmasına veya ezberde olanların melodi ile söylenmesinin ağırlık kazanmasına sebep olmuştur. Walter J. Ong’un bu konuyla ilgili tespitlerine göre, “Çoğu dinlerde tören ve ibadet için konuşulan söz, gündelik hayatla bütünlük gösteren işlevlere sahiptir. Neticede, büyük dünya dinlerinde kutsiyet haiz metinler inkişaf etmiş ve onların içinde yazılı sözlere de kutsiyet haiz olunmuştur” Ong 198274-75. İdil Tatarlarında epik eserlerin icra kısmı önemini azaltmış ve destanın metin içeriği ön plana çıkmıştır. Bu yüzden, çeşitli kitaplardan okuduklarını, halktan duyduklarını kendilerine göre mısralara ve kâğıda döken çiçen-şairlerin isimleri unutulmuştur. “Tahir ile Zühre”nin yazarı Kormaşî, “Büz Uğlan”ı yazan Bahavî, “Şahsenem ve Garib”i yazan Mevlikey Yumaçikov gibilerin de adları halkın hatırında bir şahıs olarak kalmamıştır. Hatta Tatarlarda en popüler olan “Kıssa-i Yusuf”un yazarı Kul Ali, “Leyla ile Mecnun”u, “Ferhad ile Şirin”i yazan Nizamî, Nevaî’ler de aynı durumdadır. Bu, kanaatimizce çiçenlerin, halkın sözlü gelenekte aktarageldiği eserleri yazıya geçirmiş olmalarından ve yazılı hale gelen eserlerinin yazıya geçirenden ziyade muhteva yönünden kendilerini aşarak, bütün topluma mal olması, yani anonim hale gelmesi ile yakından alâkalıdır. Muhtemelen Dede Korkut Kitabı’nın yazıya geçiren meçhul müellif de bu durumu fark etmiş olduğundan adını zikretmemiştir. Araştırıcı Flora Ehmetova-Urmançı, adları tam olarak belli olan “yeni” çiçenlerden Sibirya’dan Sıddık Zeynetdinov, Tataristan’in Arça ilne bağlı Menger köyunden Sabircan Akın, Layış ilinden Bayçıgavi, Keşşafetdin Minzelevî, Veliullah Tohfetullin, Huseyin Nogay, Lütfullah Abdullah oğlu, Ali Mahmudov’un yanı sıra pek çok “yeni” çiçenin bulunduğunu ifade eder. Belirtmek gerekir ki, adı geçen bu şahısların türkü, masal, vecizeler açısından çok zengin olan repertuvarında destanlar yer almamıştır. Flora Ehmetova-Urmançı ayrıca, Sibirya’nın Baraba bölgesinin sakini Allahyar Muhammetşin, Tataristan’ın Leninogorsk ilinden Mincamal Gulova’nın repertuvarında birkaç destan olduğunu, Sibirya’da destanları makamıyla birkaç gece boyu okuyabilen Yamaşke Koca, Ramazan İlyasov gibi çiçenlerin bulunduğunu belirtir Ehmetova 198411. Fakat İdil Tatarlarındaki sözlü karakterdeki destanları âşık-ozan geleneği ürünü olan sözlü destanla bir tutmak pek doğru değildir. Birincisi, genelde bu varyantların “ikizleri”, yazılı paralelleri de mevcuttur. Şu da bir gerçektir ki, yazılı paralelleri daha hacimli ve daha kâmildir. İkincisi, sözel karakterdeki bu tür varyantlar bile gerçekten âşık geleneği ürünü olmaktan uzak olup, daha çok şu ya da bu destanın bir kısmını melodi ile söyleyip, içeriğini anlatmaktan ibarettir. Üçüncüsü, sözlü varyantları mevcut olan bu eserler “Kıssa-i Yusuf”, “Tahir ile Zühre” gibi sadece İdil Tatarlarına nispet edilen bazı destanlara has bir özellik olup, bu destanlar coğrafya olarak da, popülerlik bakımından da hayli sınırlıdır. Yukarıda bahsini ettiğimiz gibi, kahramanlık destanları unutulmaya, epik eserler epiko-romanesque ve romana geçmeye yüz tutmuştur. “Yir Tüştük” Yirtöşlik, “Bürihan” ve diğer Tatar destan kahramanlarından, ayrıca şimdi masal ve şarkı olarak yaşamaya devam eden epik kahramanlardan farklı olarak, Edigey’in adı bile unutulmuştur. Buna en tipik örnek ise Kazan Tatarlarının konuşma dilinde hâlâ güçlü, iri yapıya sahip insana Alpamşa/Alpamış benzetmesi yapılmasına rağmen, Edigey ile ilgili herhangi bir izin bulunmamasıdır. Hatta “Seyfilmülük” ve “Büz Yiğit” gibi zamanında çok yaygın olan bazı masalsı roman ve şiirsel kıssalar da şimdi anlatılmayıp İdil Tatarlarında epik ve lirik karakterli şarkı, “Beyit” Urmançiev 19743 veya tarihî vakayinamelere dönüşmüştür. Bütün bunlara rağmen, Tatar folklorunda destanların en eski türü olan kahramanlık destanlarının örneklerini teşkil eden epik eserler de muhafaza edilmiştir. Kahramanlık destanlarında kahraman etrafında gelişen olaylar temel konu olup, kahraman Türk folkloruna özgü bir şekilde anlatılıp methedilmektedir. Bazı destanlarda kahramanlık fikri dinî-mistik karaktere bürünmüştür.“Tülek”, “Gayse Ulı Amet”, “Kıssa-i Sekam”, ”Çıngız”, “Aksak Timir”, “Kisikbaş”, “Kaharman Katil”, “Kür Uğlı Soltan”, “Narık ve Çura’nın Hikeyeti” bu tür destanlara dâhil edilmektedir. 1919 senesinde N. Hekim, 1940 senesinde N. İsenbet tarafından destanın daha önceki nüshalarından yola çıkılarak metni yeniden yazılmış Edigey Destanı da böyle bir sözlü kahramanlık destanıdır. Tatar Türklerinde Edigey Destanı’nın yirmiden fazla varyantı vardır. Bunların elyazması olarak muhafaza edilen sekiz tanesi, derleyicinin bir nevi kendisinin çiçenlik ürünüdür. Onların hepsinde destanın hatırda kalan parçaları mümkün olduğu kadar belli tarihî olaylara dayalı olarak yazılmıştır. Bazen destanın şiiri yazılıyor, bazen bu şiir, tarihî simaların dilinden söyletiyor veya tam tersi, tarihî olaylar epik şiirlerle onaylanmış gibi oluyor. Meselâ, Gabidullah varyantında Edigey ile Canbay’ın, Kondızbike’nin mezarı yanında görüşmesi, sanki gerçekten olmuş gibi, o mezarın bulunduğu yer bile gösterilmektedir Tataristan Cumhuriyeti’nin G. İbrahimov adını taşıyan Edebiyat ve Tarih Enstitüsü Arşivinin 52 Bölümü, No 80. Yani elyazmalarında destan için yabancı olan üslûbu da, ayrı ayrı sözleri birleştirerek yeni bir anlam veren başka bir söz elde etmeyi de, ona has şekilde uydurmayı da bulmak zor değildir. Lâkin bunları tahrifçilik olarak kabul etmek de yanlış olur, zira bu olay Tatar versiyonlarına has genel bir özelliktir. 1914 yılında Kazan’da ayrı bir kitap olarak yayımlanmış olan M. Gosman’ın eseri de yazarın Edigey hakkındaki bütün bildiklerini mensur şekilde anlatmasından ibarettir. Fatih Seyfi-Ufalı ve Nazım Hanzafarov varyantları da kitaplarından ve başka kaynaklardan malum olan şiir parçalarını, tarihî olayları kendi bildiği şekilde okuyucuya vermeye gayret etmiş yazarların ürünüdür. Edigey Destanı’nın Tatar varyantları arasında açıklamalı metinlerin en hacimlisi, N. İsenbet ve N. Hekim metinleridir. Bunların ikisi de hacimli, tarih ve edebiyat açısından derin bilgiye sahip olup, ayrıca çiçenlik ustalığı da mevcuttur. Buradan N. Hekim metni, 1919 yılında Sibirya’da Sıddık Zeynetdinov’tan derlenmiştir. N. İsenbet varyantı ise, 34 kaynaktan yararlanarak ve yazarın zevkine göre hazırlanmıştır. N. İsenbet, ayrıca bazı şiirleri olduğu gibi almış, bazı mensur kısımları manzum yaparak orijinale ilâve etmiştir. Yazar, bu yaptıklarını bir makalesinde dile getirir İsenbet 194011. Epiko-romanesque tarzdaki yazılı destanlarda Ortaçağlardan gelen romantik geleneğin hâkim olduğu halk destanları halk hikâyeleri yer almıştır. Bunlara örnek olarak “Büz Yiğit”, “Leyla ile Mecnun”, “Tahir ile Zühre”, “Kıssa-i Yusuf”, “Seyfülmülük”, “Şahsenem ile Garib”, “Hurluga ile Hemra”, “Maktım-Sılu” gibi eserleri söyleyebiliriz. Tatar yazılı destanları, edebiyat, yani bireysel üretimle iç içe olan yazılı epik eserlerdir. Eski ve Ortaçağ Türk edebiyatında belli bir konuya eserler yazma çok yaygındır. Tatar destanları dünya halklarının edebiyatı, özellikle de Doğu’da yaygın olan edebî konularla zenginleşmiştir. Tatar Türklerinin yazılı kültürünün daha eskiden gelmesi sebebiyle Tatar destanları, Ahmet Urazayev-Kormaşî’nin yazdığı “Büz Uğlan” ve “Tahir ile Zühre”leri gibi Osmanlı tarihlerinden görülerek, daha anlaşılır olan dilimiz Nogay ve Kazak lügatine aktarılarak, başından sonuna kadar mukayese edilip, kısaltma veya düzeltme yoluyla kurulmuş eserler tertibinde üretilmiştir Urazaev-Kormaşî 1917, Tatar Halık İcatı 1984370. Bir zamanlar halktan derlenmiş olan destanlar, kitap haline getirilerek yeniden halka dönmüş, bugün hayatlarını kitap içinde sürdürmektedirler. Nizami’nin “Leyla ile Mecnun”, Meclisî’nin “Seyfülmülük” gibi meşhur eserleri, malûm konuyu esas almış; fakat folklordan ziyade bireysel üretimin üstünlük kazandığı edebi eserler olarak şekillenmişler. Çoğunluk tarafından sevilerek okunan bu destanların hem folklor hem edebiyatla bağlantılı bir tür olarak tanımlamanın sebebi, aynı konuyu esas alan halk varyantları ile birlikte orijinal eserlerin de üretilmesi olsa gerek Kratkaya Literaturnaya Entsiklopediya 1964530 Vladimir Propp’un belirttiği gibi, “Herhangi bir destan tek on yıla değil, oluştuğu, yaşadığı, mükemmelleştiği süredeki tüm yüzyıllara aittir. Propp 1955 25. Fakat bu bir destanın “mükemmelleşmesi”, ancak yazılı kültür ortamına mensup olan birileri tarafından yeniden yazılması ile mümkün olup, sözlü gelenekten derlenen onca hacimli ve tam destan metni, birileri tarafından yeniden işlenerek kaleme alınmadığı için mükemmelleşmemiş anlamına gelmez. Bunun bariz örneği, ideoloji kurbanı Çuvaş yapma destanlarıdır. Bir dönem Çuvaş yazarları ve şairleri “milli bir Kalevala” yapma arzusu ile zaman zaman epik özellikler taşıyan halk edebiyatı ürünlerinden, zaman zaman da tarihi kaynaklardan yararlanarak, aynı zamanda kendi yaratımlarını da katıp uzun soluklu destanlar yazmışlardır. “Tam anlamıyla Çuvaşların hafızasında yer eden tarihi olayların objektif bir şekilde yansıtılmamış olması ve aynı zamanda her geçen gün Çuvaşçanın kullanımdan kalkıyor olması gibi sebeplerle bu destanlar, Çuvaşlar arasında “Kalevala”nın Finler, “Şehname”nin Farslar arasında gördüğü kabulü görmemiştir. Alp anlatımları gibi, “yapma destan” yaratma konusuna çok güzel kaynaklık edebilecek metinler olmasına rağmen Çuvaş tarihinden ve folklorun gerçek anlamda faydalanmadığını söylemek mümkündür” Bayram 2012 661. Herhangi bir destanın gelişmiş bir seviyeye ulaşması ve o noktada kaydedilebilmesi için ona çoğu zaman yetenekli bir şairin edebi ustalığına ihtiyaç duyulmuş, yani mükemmel bir destan metninin oluşumunda bireysel kabiliyetin ve etkinin rolü de oldukça önemlidir. Fakat pek çok halkın sözlü geleneğine ilişkin destanların yazılı örneklerinde müelliflik sadece sembolik derecede olmuş, eserde sözlü gelenek özellikleri daha hâkim kalmıştır. Yani sözlü gelenekten derlenen metin sadece kaydedilmiştir. Dolayısıyla, onları orijinal eser olarak kabul etmek de, edebî eser kriterleriyle incelemek de pek doğru olmaz. Hâlbuki folklor konusunu edebîleştirme sayesinde yeniden halka dönmüş konular mevcut ve bu dönüşüm Tatar folklor ve edebiyatında XX. yüzyılın başlarına kadar gözlenmektedir. İdil Tatarlarında “Tülek”, “Gayse Ulı Amet”, “Kıssa-i Sekam”, “Kaharman Katil” gibi destanlar mevcudiyetlerini sadece elyazması veya matbu kitap olarak sürdürmüş ise bu eserlerin sözlü anlatımları İdil Tatarlarında hiç olmamış, “Tahir ile Zühre” konulu Tatar yazılı destanının üç çeşit yaşam şekli olduğu söylenebilir. Adı geçen destan hem elyazması, hem sözlü anlatım, hem varyantları kitap haline getirilerek matbu şekilde günümüze ulaşmıştır. “Seyfülmülük” de günümüze benzeri şekilde elyazması, sözlü anlatı ve epik türkü olarak yaygın olan ve sevilen bir destandır. “Büz Yiğit” destanı da Tatar yazılı destanlarına özgü bir tarzda çeşitli şekilde mevcudiyetini sürmüş ve hem elyazısından hem matbu olarak kitaptan okunmuştur. “Kıssa-i Yusuf”a gelince, onun daha çok kitaptan okuma, malum konuyu takip ederek yeni varyantta anlatma gibi tarzları yaygın olmuştur. Böylece, Tatar destanları içinde aynı konuya dayalı eserin elyazması ve matbu olarak muhafaza edilmesiyle birlikte, sözlü anlatı olarak halkın dilinde günümüze ulaşan varyantlarına da rastlanmaktadır. Bu daha çok menşe olarak kitabî konulu olan destanlara has özelliktir. Netice olarak yazılı destanlar, folklorun yaygın bir türü olarak İdil Tatarlarının günlük hayatında önemli yer tutmuş ve onlar Tatarlar için o zamanın arz ve talebi üzerine, ruhî ihtiyaç neticesi olarak ortaya çıkmışlar ve halkın yüzyıllardır süregelen sosyo-kültürel hayatını, dünya görüşünü, inancını ortak motifler vasıtasıyla yansıtmışlardır. Türk dünyasının yeni yüzyıllardaki atılımının kendi köklerine inerek yeniden yapılanması ile mümkün olacağı kanaatiyle, destan çalışmalarının önemli olduğunu düşünmekteyiz ve İdil Tatarlarının yazılı destanları üzerinde yapılacak bütünleyici çalışmalar için onların tahlil edilmesi gerektiğine inanıyoruz. İdil Tatarlarının yazılı destanları, umum Türk destan geleneğinin biraz dışına çıkmış, alışılmamış ve yeni icra özellikleriyle kendine has ve değerli bir epik miras oluşturmuştur. Bu sebeple onlar sadece Tatarlar arasında değil, bütün Türk dünyasına ait olan destan kataloğu ve incelemeleri arasında layık olduğu yere konulmalıdırlar. Dr. Rüstem SULTEEV Not 3. Epik eserlerin epiko-romanesque ve romana geçiş süreci ile ilgili olarak, bkz. Boratav 1988; Boratav 1995; Türkmen 1974; Türkmen 1983. 4. Tatarlarda “beyit” sözünün Türkiye Türkçesinde kullanılmakta olan anlamı XX asrın 30. yıllarına kadar kullanılmış, fakat sonradan ilk mânâsı arka plana geçmiş, evvelâ düzenli bir şiir, sonradansa halkın sözlü ürünlerinin bir türü için kullanılmaya başlamıştır. Günümüzde Tatarların yaşadığı bazı yörelerde, meselâ Sibirya Tatarlarında eski anlamı kullanılagelmekte olmasına rağmen, Tatar edebiyat biliminde “Beyit” trajik bir konuyu ele alarak manzum şekilde anlatan, bir nevi Anadolu’daki “ağıt”lara benzeyen bir türdür. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Urmançiev 19743. Kaynaklar 100 Soruda Halk Edebiyatı. İstanbul Gerçek Yayınları, 1995. Bayram, Bülent. “ Çuvaş Türklerinin Telif Destanlarında Tarih ve İdeoloji”, Prof. Dr. Fikret Türkmen Kitabı. İzmir Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları, 2012 653-662. Boratav, Pertev Naili. Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği. İstanbul Adam Yay., 1988. Burhan-ı Katı. İstanbul, 1870, Edigey. Akt. ve Haz. Rüstem Sulti. Ankara TÜRKSOY Yayınları, 1998. Elçin, Şükrü. “Türk Dilinde Destan Kelimesi ve Mefhumu”. Halk Edebiyatı Araştırmaları, Ankara Kültür Bakanlığı, 1977. Ergun, Metin. Kopuz Sarını Kazak Âşık Tarız Şiir Geleneği Akın Cıravlar. Ankara Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2002. Günay, Umay. Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi. Ankara Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1986. İsenbet, Nekıy. “Tatar Halık Eposı İdigey Dastanının 500 Yıllığı”. Sovet Edebiyatı, Kazan 1940. Jirmunsky, Tyurkskiy Geroiçeskiy Epos. Leningrad Nauka, 1974. Koroglı, Oguzskiy Geroiçeskiy Epos, Moskova Nauka, 1976. Ong, Orality and Literacy. The Technologizing of the Word. London and New York Methuen, 1982. Propp, Vladimir. Russkiy Geroiçeskiy Epos. Leningrad, 1955. Sami, Şemseddin. Kamus-ı Türkî. İstanbul, 1316. Tahir ile Zühre Hikâyesi Üzerinde Bir İnceleme. Ankara Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., 1983. Tatar Halık İcatı. Kazan Tataristan Kitap Neşriyatı, 1984. Tatar Poeziyesi Antologiyesi. 1. Kitap, Kazan Tataristan Kitap Neşriyatı, 1992. Tataristan Cumhuriyeti’nin G. İbrahimov adını taşıyan Edebiyat ve Tarih Enstitüsü Arşivinin 52 Bölümü Edigey Destanı ıle ilgili elyazıların muhafaza edildiği bölüm. Türkmen, Fikret. Âşık Garib Hikâyesi Üzerine Mukayeseli Bir Araştırma. Ankara, 1974. Urazaev-Kormaşî, Ahmet. Kıssa-i Tahir ve Zühre. Kazan, 1917. Urmançiev, Fatih. Halık Avazı. Kazan Tataristan Kitap Neşriyatı, 1974. İdil Tatarlarında Destan Geleneği Ve Yazılı Destanlar – 1 – İdil Tatarlarında Destan Kavramı İdil Tatarlarında Destan Geleneği Ve Yazılı Destanlar – 2 – Tatar Anlatı Geleneğinde Destan Anlatıcılar Yıravlar ve Çiçenler İdil Tatarlarında Destan Geleneği Ve Yazılı Destanlar – 3 – İşgalin Tatar Destan Geleneğine Etkisi
Piyano Eşliğinde – Şiir Okuma DESTAN YAZAN HALK KAHRAMAN Şiir Güneş Yakartepe Vatanını satan insan olur mu Yiğit olan bu vahşette durur mu Can vatandan daha aziz olur mu Canını veren halk kahraman kahraman Suyun içtin havasını soludun Ekmeğini yedin yolunda yürüdün Be hey hain sen ne zaman büyüdün Karşı koyan halk kahraman kahraman Birgün olur çark düzüne çevrilir Birgün olur devran döner durulur Birgün olur hesap sual sorulur Destan yazan halk kahraman kahraman
destan yazan kahramanlar ile ilgili şiirler